Yönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir |
Tek kelimelik basit bir soru, benim gözümde bir ülkenin siyasî ahvali için tek başına bir röntgen cihazı gibidir: “Denetleyebiliyor musun?”
Bir ülkenin gerçekten demokrasiyle yönetilip yönetilmediği veya demokrasinin kurum ve ilkelerinin bir ülkede sağlıklı biçimde işleyip işlemediği tek başına bu soru ile anlaşılabilir: Denetleyebiliyor musun?
Seçimler, göstermelik de olsa, birçok rejimde vardır. Ama yönetilenlerin yönetenleri denetlemesi sadece demokrasilerde olur. Ve demokrasilerde, aslında seçim dahi bir ‘denetleme’ biçimidir. Kişiler, yönetiminden veya duruşundan memnun olduklarını seçerek, memnuniyetlerini yitirdiklerinde ise onları artık seçmeyeceklerini göstererek yönetenleri denetlerler. Ama demokrasilerde seçim, yönetilenlerin yönetenlere ilişkin denetiminin sadece bir veçhesidir; tek denetim biçimi değildir. Seçim dışında da farklı görüş, bakış ve düşüncelerdeki yönetilenlerin beraberce oluşturduğu ‘kamuoyu’ ile yönetenler yönetilenlerin sürekli denetimine tâbi olur.
Eskilerin ‘efkâr-ı âmme’ kavramının yanına ‘ma’şerî vicdan’ terimini de ekleyerek ifade ettikleri kamuoyu, bildirilen görüşler ve oluşan kanaatlerle, yapılan bir icraat kadar yapılacak bir uygulamayı da etkiler. Çıkan bir kanun kadar çıkacak bir kanunu da biçimlendirir. Görevdeki bir kişi kadar göreve gelecek bir kişiyi de yine görüş bildirmek ve kanaat oluşturmak suretiyle denetler. İcraatler, kanunlar, kişiler; velhasıl yönetimle ilgili hususlar kamuoyunda ne derece açık ve sağlıklı biçimde müzakere ediliyorsa, her birinde isabet kabiliyeti o derece artar.
Kamuoyu baş belası değildir. Kamuoyunun tepkisi veya tercihi, işlerin yürümesine engel değildir. Yönetenlerle ilgili bir meselenin yönetilenlerce de müzakeresi, eğer kamuoyu doğru işliyor ve ‘manipülasyonlara’ prim vermeksizin doğru yönlendirilebiliyorsa, yapılan veya yapılacak doğru bir işi engellemez; bilakis olgunlaştırır, tekmil eder, kemale erdirir.
İstişare Kur’ân’da sözü mü’minler nezdinde bağlayıcı olan Peygambere dahi emrediliyorsa, işte bu sebeptendir (bkz. Âl-i İmran, 3:159). Yine bu sebepledir ki, mü’minler topluluğu Kur’ân’da “Onların işleri kendi aralarında şûrâ iledir” (Şûrâ, 42:38) diye tarif edilmiştir. Yine bu sebepledir ki, bizzat Peygamber aleyhissalâtu vesselam “İstişare eden aldanmaz” buyurmuştur ve sahabileri onu “İnsanların en fazla istişare edeniydi,” yani başkalarının görüşlerine en fazla başvuranı, kulak vereni ve itibar edeniydi diye tarif etmişlerdir.
İstişare ve meşveret denildiğinde ise, akla peşinen gelmesi gereken ilk kelime hürriyettir.........