TBMM Komisyonu: Beklentiler, ihtiyaçlar ve gerçekçilik |
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin 18 Mayıs 2025 tarihli çağrısı, “Yeni Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Millî Birlik ve Dayanışma Komisyonu” isimli, 100 üyeli ve salt çoğunlukla karar alacak bir komisyon kurulmasını öngörüyordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un iki ayı bulan titiz işçiliği ve muhalefetin taleplerini merkeze alan esnek yaklaşımı sonucunda, komisyon, 25 Temmuz 2025 tarihinde yapılan yazılı davet üzerine ilk toplantısını 5 Ağustos 2025’te gerçekleştirdi.
Numan Kurtulmuş’un komisyonunun ismi, üye sayısı, karar alma yeter sayısı gibi başlıklarda gösterdiği esnekliğe mukabil, muhalefet de komisyonun kanunla kurulması talebinde ısrarcı olmayarak, Meclis Başkanlığının kararıyla hayata geçirilen, çalışma usul ve esaslarını kendisi üretecek olan bu komisyona katılım gösterdi.
Komisyon’un Kuruluşu
Komisyon’un titizlikle yürütülen kuruluş süreci siyasi diplomasi için iyi bir örnek oluşturdu. Üye sayısından komisyonun ismine, karar yeter sayısından çalışma usullerine kadar birçok başlıkta, yakın tarihte görülmemiş bir şekilde gösterilen esneklik; sürece katılımın ve mutabakatın önünü açarak, demokratik bir zeminin inşa edilmesini sağladı.
Muhalefetin talepleri dikkate alınarak belirlenen 51 üyeli çağrı listesinden, davet mektubunda yazılı şekliyle AK Parti 21, MHP 4, CHP 10, DEM Parti 4, Yeni Yol Grubu 3, TİP 1, EMEP 1, Yeniden Refah 1, HÜDA-PAR 1, DSP 1 üye ile çağrıya icabet etti. 3 üye ile davet edilen İYİ Parti ilk iki toplantıya katılmayınca, boşalan üyelikler AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve DEM Parti’den birer üye eklenerek komisyonun üye sayısı 51’e tamamlanmış oldu. Bu noktada çatışma çözümü süreçlerinde uygulanan “boş sandalye ilkesi” teklifimiz kabul görmedi. Bu teklifimiz, İYİ Parti’ye ayrılan sandalyelerin oturma düzeninde fiziken boş tutulması ve istedikleri an katılımlarının mümkün kılınmasını içeriyordu.
Herkes İçin Farklı Bir Anlam
Komisyon’un kurulması, süreci Türkiye Büyük Millet Meclisi zeminine taşımaya çalışan muhalefetin çağrılarına bir yanıt; 2013’te olduğu gibi Meclis’i devrede tutmak isteyen İmralı’nın taleplerine bir karşılık; örgütün feshi sonrası örgüt üyelerinin hukuki statüsünü belirleyecek Eve Dönüş Yasası’nın riskini muhalefetle paylaşmak isteyen iktidar için de rahatlatıcı bir mekanizma işlevi gördü.
Komisyon ismine muhalefetin önerileri doğrultusunda demokrasi kelimesi eklendi ve “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” ismini aldı. Komisyon’a sunulan çalışma usul ve esaslarına dair taslak metinde; Komisyon’un beşte üç çoğunlukla karar alması, toplantıların aleniyetinin esas olması, basının toplantıları takip edebilmesi, tutanakların düzenli olarak yayınlanması, Meclis Başkanı’nın gündemi belirlerken partilerin görüşlerini dikkate alması gibi hususlar muhalefetin önerileri ile değiştirilerek oybirliği ile onaylanmış oldu.
Komisyon’un İşlevselliği
İmralı’nın, iktidarın ve muhalefetin farklı açılardan ihtiyaçlarını karşılayan bu Komisyon, Eve Dönüş Yasası amacıyla kurulmuş olsa da muhalefet için, iktidar ile iletişim ve müzakere zemini sağlayarak; hukuk, özgürlük ve demokratik iyileştirmeler için iktidar üzerinde bir baskı aracına dönüştürme imkânı da veriyor. Komisyon, atipik bir süreçte barış süreçlerinin toplumsallaştırılması bağlamında ortaya çıkan ve muhtemelen benzeri de oluşmayacak bir mekanizma niteliğini taşıyor.
Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun, süreç için dönüm noktası olduğu kadar, parlamenter demokrasimiz için de özel bir tecrübe oluşturacağı anlaşılıyor. Geride kalan yedi toplantıdan sonra Komisyon’un güçlü bir siyasi zemin üzerinde, yapıcı bir müzakere ve iletişim platformuna dönüştüğü söylenebilir.
Komisyon; MİT, İmralı ve Kandil üçgeninde ele alınan bir meselenin, siyaset kurumuna taşınması açısından da önemli bir işlev görüyor. Başta DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve diğer muhalefet liderleri tarafından ısrarla talep edilen, Meclis’te genel görüşme açılması, devlet kurumlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve siyasi partileri bilgilendirmesi talebi bu Komisyon ile karşılanmış oldu. Böylelikle DEM Parti ve İmralı heyetlerinin tek yönlü yürüttüğü bilgilendirme ziyaretlerine siyasi iktidar ve devlet kurumları da dahil olarak süreç, göreceli daha açık ve şeffaf bir siyasi demokratik zemine kavuşmuş oldu.
Komisyon’dan Beklentiler
Devletin ve İmralı’nın Komisyon’dan beklentisi neredeyse yalnızca Eve Dönüş Yasası iken, toplumun talepleri bundan çok daha fazlasıdır. Son dönemlerde yaşanan otoriterleşme, yargı süreçlerindeki sorunlar ve hukuk devletindeki gerilemeler; toplumun farklı kesimlerinin seslerini duyurmak, iktidar üzerinde baskı oluşturmak ve somut sonuçlar almak için Komisyon’a yönelmesine yol açmıştır.
İstanbul’daki yargı soruşturmalarını gündemde tutmayı sürdüren Cumhuriyet Halk Partisi ve aile dayanışma ağları; işe geri dönmeyi bekleyen KHK’lılar; basit gerekçelerle yargılanan veya FETÖ’den mahkûm olmuş aileler; kursiyer teğmenler ve 15 Temmuz darbesine fiilen karışmamış askeri öğrenciler; TCK 158 için çalışma yürüten gruplar; Covid yasasında eşitlik bekleyenler ve infaz yasasında düzenleme talep eden diğer gruplar, Komisyon üzerinde siyasi baskı oluşturma çabası içerisindedir.
Türkiye’nin temel ihtiyacı, herkes için daha fazla demokrasi, özgürlük ve adalettir. Komisyon, sağduyu ve rasyonalite temelinde işletilirse, yalnızca sürecin gerektirdiği yasal düzenlemeyi sağlamakla kalmayacak; toplumsal barış ve ortak gelecek için de güçlü bir fırsat yaratacaktır. Bu süreçte DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi adına üyelerimiz Bülent Kaya, Mustafa Bilici ve ben, sürecin ihtiyaçları ile toplumsal beklentiler arasındaki optimum dengeyi iki temel mottoyla özetlemeye çalıştık: Sürecin bir yasaya; toplumun ise daha fazla hukuk, demokrasi, özgürlük ve adalete ihtiyacı var. Herkes için adalet, herkes için özgürlük, herkes için demokrasi, sürece olan güveni artırırken, toplumun da ihtiyaçlarını karşılayacaktır.
Komisyon ve Müzakere Kültürü
Komisyon’a üye veren tüm partiler ve hatta üye vermeyenler de terörden, şiddetten ve silahtan arındırılmış bir Türkiye hedefini desteklediği için burada yer almakta ve süreci desteklemektedir. Yöntemler, perspektifler ve öncelikler farklılık gösterebilir. Ancak bu farklılıklar, ortak hedefte buluşma gerekliliği ve ihtiyacını değiştirmez. Hatta farklılıklar doğru şekilde yönetildiğinde en yüksek düzeyde ortaklaşma için bir fırsata dönüşebilir.
Komisyon çalışmalarının temkinli, ölçülü, kapsayıcı ve sağduyulu bir şekilde yürütülmesi Türkiye’nin karmaşık toplumsal dinamiklerine kalıcı ve etkili çözümler sunabilir. Komisyon’da uzlaşmaya açık bir atmosferin varlığı son derece umut vericidir. 11 siyasi partiden 51 milletvekilinin her hafta aynı masa etrafında toplanarak ortak bir zeminde buluşabilmesi, Türkiye’nin mevcut siyasi çeşitliliği ve toplumsal hassasiyetleri dikkate alındığında nadir rastlanan ve oldukça değerli bir durumdur. Görüşler açıkça dile getirilmekte, karşıt fikirler kayda geçmekte, müzakere kültürü pekişmektedir.
Komisyon ve Etkileşim
Bu tablo, Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu sağduyu ve ortak aklın inşası yolunda atılmış önemli bir adımdır. İlk bakışta sıradan görünse de birbirinden farklı 51 kişinin Komisyon’da haftada iki kez, günde 7-8 boyunca aynı sosyal ortamda bir araya gelmesi dahi bu dönemin en çok ihtiyaç duyduğu birbirini tanıma, anlama ve etkileşim için büyük bir fırsat sunmaktadır.
Komisyon ve İki Tartışma
Komisyon’un şu ana kadar yaşadığı tek negatif tecrübe, Barış Anneleri’nin Kürtçe konuşma talebindeki ısrarına olumlu cevap verilmemiş olmasıdır. İç Tüzüğe tabi olmayan bir toplantıda Barış Anneleri’nin kendini daha rahat ifade edebileceği bir dilde konuşabilmeleri şüphesiz insani ve hukuki bir haktır. Bu talebi karşılamak sürecin ruhuna uygun bir adım olurdu ancak çeşitli gerekçelerle bu esnekliğiliğin gösterilmemesi, bu durumu eleştiren Komisyon üyeleri tarafından bir krize dönüştürülmeden, itirazların kayda geçirilmesi ile aşılmış oldu.
Komisyon hakkındaki en önemli tartışma ise ikinci toplantıda alınan gizlilik kararı oldu. Oysa gizlilik kararı çalışma usul ve esaslarında bunu düzenleyen madde gibi oy birliği ile alınmıştı. Ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın sunumu bu kararın ne kadar doğru ve yerinde olduğunu gösterdi.
Komisyon Dinlemeleri
Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş’un ilk toplantıda yaptığı açık çağrının ardından siyasi partiler ve komisyon üyeleri; dinlenmesini önerdikleri bilim insanları, sivil toplum örgütleri, mağdurlar, siyasetçiler ve bürokratlar gibi........