menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

28 Şubat Fransa’da nasıl hortladı?

6 0
yesterday

Fransa Müslümanları bir süredir yoğun bir siyasi kuşatma altında. Genel olarak aşırı sağın yükselişine istinaden gündemden düşmeyen Müslüman kimliği, Ekim 2023’ten bu yana alevlenen Gazze soykırımına verilen tepkilerle beraber ülkede daha da sert tartışmalara bahis konusu oluyor. Tartışmalar büyük çoğunlukla “İslamcılık” ve “Müslüman Kardeşlerin” Fransa’nın kurumlarına ve topluma sızarak laik düzeni alaşağı etme tehlikesi etrafında dönüyor. Belki de “irtica” kavramını ithal etselerdi bu korkunç tehdidin adını koymaları daha kolay olurdu.

Yukarıda nakledilen Senato grubunun İslamcılık raporu aslında bir raporlar zincirinin en son halkası. 2025 yılı boyunca bir İçişleri Bakanlığı ve Fransa iç istihbarat birimi DGSI tarafından ve bir de Millet Meclisi’nde kurulan bir komisyon tarafından iki rapor daha yayınlandı. İlk rapora istinaden Milli Güvenlik Kurulu İslamcılık tehlikesi gündemiyle iki defa toplandı (neyse ki şubat ayında değil). İkinci raporda ise Refah Partisi ile taban tabana zıt bir anlayışta olsa da aynı sebeplerden üzerine gidilen bir parti var: azınlıklar ve göçmenlerden büyük destek alan Mélenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa (La France insoumise) partisi. Raporda koyu sosyalist, LGBT ve Filistin destekçisi LFI’nin İslamcılar tarafından ele geçirilme tehlikesinde olduğu iddia ediliyor. Bunun gibi iddialardan sonuçlara oldukça hızlı sıçramalara rağmen raporun kendisi de “somut kanıtlara ulaşılamadığını”, fakat tehlikenin baki olduğunu bildiriyor.

Senato raporuna dönelim. Senato grubunun mensuplarından ve dinlediği isimlerden yola çıkarak rapor yayınlanmasaydı bile ne söyleyeceğini anlayabilirdik. Raporu hazırlayan sağ gruptaki senatörlerden biri Fransa’da bir sosyal konutta doğan Türk asıllı Agnès Evren. Evren, ebeveynlerinin verdiği Türkçe adı kadın doğum hemşiresinin yanlış yazarak Fransızcaya çevirivermesini şans addeden bir isim. Kendini başarılı bir asimilasyon modeli olarak tanımlıyor. Uzun siyasi kariyerine rağmen yakın zamana kadar etnik kökeni hakkında hiç konuşmuyordu.

Grubun dinlediği isimlerden biri ise Tunuslu “imam” Hasan Şalgumi (Hassen Chalghoumi). Şalgumi, “ılımlı” veya “cumhuriyetçi” İslam dendiğinde televizyonlarda beliren ilk isim. Macron’un 2020 yılındaki “Bir Cumhuriyet İslamı yaratmalıyız” çıkışına da elbette firesiz destek vermişti. Şalgumi’nin İslam anlayışını kavramak için Temmuz 2025’te İsrail hükümetinin davetiyle yaptığı Batı Şeria turuna veya kızının devlet okulu fotoğrafında etrafında Arap ve Siyahi öğrencileri görüp “Timbuktu’da mıyız?” diyerek onu bir özel okula vermesine bakmak kâfi zannediyorum.

Adeta bir psikolojik harp haline bürünen bu olaylar zinciri sadece resmî belgelerden ibaret değil. Medya ve anket şirketleri de ciddi bir rol oynuyor. Kronolojiye bakarsak, 18 Kasım’da Ifop araştırma şirketinin büyük tartışmalar yaratan Müslümanlar ve İslamcılık anketinin yayınlanmasından az sonra, 1 Aralık’ta da bahsettiğimiz Senato raporu yayınlandı.

Anketin bulguları ve vardığı sonuçlar ilginç. Ifop’a göre Fransa’da Müslümanlar nüfusun 7%’sini temsil ediyor. Müslümanların 33%’ü İslamcı akımlara sempati beslerken 24%’ü kendini Müslüman Kardeşler’e yakın hissediyor. 18-24 yaş arası kadınların başörtüsü takma oranı 2003 yılında 16% iken bu oran 45%’e yükselmiş. Aynı zamanda ankete katılanların 46%’sı şeriatın yaşadıkları ülkede uygulanmasını destekliyor.

Burada ciddi bir problemle karşı karşıya kalıyoruz. Bir ideoloji olarak İslamcılık ve şeriat sistemi ankette tanımı belli olmayan bir şekilde sunulmuş. Ifop kendini diğer araştırmalarda ırkçılık, ayrımcılık, İslamofobi gibi kavramların da........

© Serbestiyet