Retrotopyanın gölgesinde: Türkiye’de geçmişle kurulan gelecek
Modern toplum, bir zamanlar geleceğe inanarak yaşardı. İnsanlar ütopyalar kurar, yarının bugünden daha iyi olacağına inanırdı. Zygmunt Bauman’a göre bu inanç, modernliğin motoruydu: ilerleme, akıl, özgürlük ve eşitlik idealleriyle dolu bir gelecek düşü…
Ancak artık, zamanın ruhu değişti ve ütopyalar geleceğe değil, geçmişe kuruluyor. İnsanlık, kendisini ileriye taşıyacak ideallerden çok, geriye dönüp sığınacağı imgelerle teselli buluyor. Bauman, bu durumu “retrotopya” olarak adlandırır. Yani geçmişin yeniden ütopyalaştırılması, kaybedilen güvenlik duygusunun tarih içinde aranmasıdır bu durum.
Bugünün dünyasında insanlar değişimden değil, değişimin hızından korkuyor. Bu yüzden geçmiş, yeniden “gelecek” haline geliyor. Retrotopya, nostaljinin duygusal bir hâli olmaktan çıkıp politik, ekonomik ve kültürel bir yönelim biçimine dönüşüyor.
Ve bu yönelim, Türkiye’de kendine benzersiz bir biçim bulmuş durumda.
Siyasetten ekonomiye, televizyon dizilerinden şehir mimarisine kadar, geçmişin imgeleriyle çevrili bir ülke burası. “Köklerimize dönelim”, “atalarımızın izindeyiz”, “milli değerlerimize sahip çıkıyoruz” gibi sloganlar, yalnızca ideolojik çağrılar değil aynı zamanda bir gelecek yorgunluğunun tezahürleri olarak okunmalıdır. Gelecek inşa etmek yerine geçmişi restore etmeye çalışan bir toplumda, zaman dairesel bir hale gelir, hep dönülen, ama hiç aşılamayan bir geçmiş itina ile inşa edilir. Bauman’ın deyimiyle, retrotopya, “geleceği terk eden bir toplumun melankolik coğrafyasıdır.” Ve bu coğrafya, yalnızca politik bir harita değil aynı zamanda duygusal, kültürel ve varoluşsal bir alanın adıdır artık.
Retrotopyanın Bedeli: Hafıza ile Hakikatin Boğuşması
Zygmunt Bauman, Retrotopya adlı eserinde geçmişe dönük bu sapmayı yalnızca kültürel ya da siyasal bir yönelim olarak değil, aynı zamanda psikolojik bir ihtiyaç olarak okur. Belirsiz, güvencesiz, hızla değişen bir dünyada bireyler, geleceğe dair bir tahayyülden mahrum kaldıkça, tanıdık olana yani geçmişe yönelirler. Ancak bu yönelme çoğu zaman sahte bir güvenlik hissi üretir. Gerçekliğin karmaşıklığından, çelişkilerinden ve taleplerinden kaçışın bir biçimidir bu.
Retrotopik düşünce, bireyi bir nostalji balonuna hapseder. Bu balonun dışında kalan dünya ise karmaşık, çatışmalı, sorumluluk gerektiren bir yerdir. Sonuçta birey, geçmişte hiçbir zaman var olmamış bir “düzen” hayaline sığınırken, bugünü anlamlandırmaktan ve dönüştürmekten uzaklaşır.
Retrotopya sadece bireysel bir melankoli değildir; aynı zamanda bir toplumsal sözleşme krizidir. Geçmişin kodları bugünün sorunlarını çözemez hale geldiğinde, toplumlar ortak hedeflerde buluşmak yerine parçalanmış hatıralar etrafında hizalanmaya başlar. Bugün Türkiye’de olduğu gibi…
Kimin geçmişi kutsaldır? Hangi tarih “bizim” tarihimizdir? Bu sorular, birlikte yaşama fikrini tehdit eden ayrıştırıcı bir dile dönüşür. Her grubun kendi idealize edilmiş geçmişine tutunması,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin