Başkanlık sistemi CHP’yi çözüme zorluyor |
MHP liderinin tarihi hamlesi, artık adım atmak zorunda kalmadan “biz de barış istiyoruz, biz de çözümden yanayız, her şey güzel olacak” gibi şirin sözler söyleyip hiç emek vermeden ve risk almadan bonusları toplama lüksünü sona erdirdi.
Yakın zamana kadar işler kolaydı. Çözüm süreci sona ermişti ve ortada bir yenisi de yokken CHP’nin 2025 Programında vadettiği “Kürt sorununda kalıcı çözüm”den, “eşitlikçi, katılımcı, demokratik bir siyasi ve toplumsal düzenin kurulması”ndan ve “Herkesin kendini ülkenin eşit yurttaşı olarak hissedebilmesi”nden bahsetmek kolaydı.
Kolaydı, çünkü nasılsa ortada bu yönde somut bir adım atmayı gerektiren bir durum veya gündem yoktu.
MHP çözüm lafı ettirmiyordu ve MHP ile koalisyonu da Ak Partinin de elini bağlıyordu.
Böyle bir ortamda CHP için sahici bir adım atmadan sadece konuşarak işi götürmek mümkündü. Ak Partiden kayan, ortada duran veya DEM’de toplanan Kürt oylarını almak için muhtevaya dair bir şey söylemeden (özellikle söylemeden, içeriğe girmeden), böylece kendi tabanını kızdırmadan çözümden yana olduğunu da ima eden başarılı bir siyasi iletişimle herkesi mutlu etmek mümkündü.
Son genel ve yerel seçimlerde bu bir ölçüde başarıldı da.
Gerçi o dönemde bile CHP ve İYİ Partinin seküler Kemalist tabanının tavrı, ideolojisi ve aynı anda iki zıt cenahı bir araya getirmenin mühendislik hesapları, altılı masada DEM’e de bir sandalye koymayı mümkün kılmıyordu. “Fiilen benimle birlikte ol, bana oy ver ama ele güne karşı birlikte görünmeyelim” gibi yüz kızartıcı bir talep söz konusuydu (“Metres” eleştirileri bu yüzdendi). Bazı Kürt çevrelerin “Kürde yine hamallık yaptırmak istiyorlar” şeklinde tepkiler gelse de o günlerde bu formül işletilebildi.
Elbette o süreçte DEM’den gelen oylar sadece güzel sözler hatırına değil iktidara tepkidendi. Eğer Kürt sorununa temelli bir çözüm için atılması gereken adımlar söz konusu........