menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suriye’de olan oldu. Peki, böyle mi olmalıydı?

44 1
11.01.2025

Suriye’ye müdahaleye karar verileceği günlerde Ahmet Davutoğlu, İslami camiadan yaklaşık 40-45 grup, dernek ve cemaat temsilcisini Emirgan Beyaz Köşkte toplayıp tam beş saat Türkiye’nin niçin Suriye’ye müdahale etmesi gerektiğini anlattı. İçlerinde belli başlı İslamcı örgüt, dernek, kanaat önderi ve yazarın olduğu topluluk ittifakla, engin bir heyecan ve çoşku ile Davutoğlu’nu dinledi, kutladı. Davutoğlu konuştukça, gönüllerde ve zihinlerde Suriye ve Ortadoğu’nun nasıl yeniden “fethedileceği”, Osmanlı’nın nasıl bütün ihtişamıyla geri geleceği canlanıyordu. Bir Diyanet İşleri Başkanımız dahi “gönül coğrafyamız”dan söz etmiyor mu? Bir delikanlının gönlünde bir kız varsa, o kız onundur.

Davutoğlu, kendisi fetih veya Osmanlı kelimelerini kullanmadı ama proje tam bir fetih ve Türklerin bir kere daha bölge üzerinde asırlar boyu sürecek askeri ve siyasi hakimiyet kurma ideallerine matuftu. Anlattığına bakılırsa, Umre’de rastladığı Mısır Dışişleri Bakanı, çıktıkları yolda kendilerini can-u gönülden desteklediklerini, Mısır ve bütün Arap aleminin ümitlerini Türkiye’nin bu mübarek hamlesine bağladıklarını anlatıyor, eski yüzyılların tahassürü içinde derin nefes çeken dinleyiciler bulutların üstünde-yıldızların altında uçup duruyorlardı.

Sadece ben zar zor söz isteyip böyle bir müdahalenin Suriye ve bölgeye felaket getireceğini anlatmaya çalıştım, somut olarak gerekçelerimi sıraladım. Ne Davutoğlu ne katılımcılar beni dinlemediler bile, bana bozguncu gözüyle baktılar, yıllarca beraber olduğumuz en yakın arkadaşlar suratlarını ekşittiler, hatta biri ayağa kalkıp

–Sen ne diyorsun Esed ve Baasçı köpekleri ve yönetimi devireceğiz” diye bir nara attı. Ertesi gün beni arayıp attığı o nara ile bana saygısızlık yapmayı amaçlamadığını, Esed ve Şebbihalara dikkat çekmek istediğini söyledi.

Şimdilerde Ortadoğu televizyonlarında polemikler yaparak günü gün eden bir başkasıyla Fatih Kıztaşı’nda karşılaştığımızda, bana

“-Yanılıyorsun abi, hesap doğru yapıldı, er geç üç ay içinde Esed gidecek, biz Şam’dayız” dedi. Bir başka sefer bir arkadaşla Fatih Camii Türbe kapısının dışında çay içerken, bir gün önce Mısır’dan dönen bir ilahiyatçıya Mısır’da ne olup bittiğini sorunca aynen şunları söyledi:

“-Abi, Mısır bizi bekliyor, Mısır halkı Tayyip Erdoğan diyor, başka bir şey........

© Serbestiyet