Şairler ciddi insanlardır

Bazı kitaplar, hissettiğiniz yoğun anlamına bir türlü tam manasıyla nüfuz edemeseniz, etrafında dönenip duran ama amacına bir türlü ulaşamayan, çırpınan bir aşık gibi ruhuna giremeseniz de aklınızın bir köşesinde takılıp kalmak gibi bir etkiye sahiptirler.

Rilke’nin Genç Şaire Mektuplar’ı (Koridor) hep biraz öyle olmuştur bana. Bu tür durumlarda zaman geçtikçe yeniden okumak ve orijinal dilinden okuyamıyorsam yeni çevirilere bakmak gerektiğini bildiğimden, ilk kez karşılaştığım Semih Uçar çevirisini hemen aldım ve evet, aradığımı nihayet buldum hissine kapıldım. Okudukça bunun salt bir his olmadığını anlamakta gecikmedim. Bu iyi bir çeviriydi ve her iyi çeviride olduğu gibi asıl yazarın asla önüne geçmeksizin kendini tam anlamıyla unutturmuş fakat aynı zamanda her satıra yazarla birlikte sızmıştı.

Şairane bir çeviriydi ve bir şairin yazdığı metin düzyazı da olsa ancak bir şair çevirebilir hissi uyandırdı. Semih Uçar’ın erişilebilir özgeçmişlerinde kendi şiirleri olduğunu gösterir bir eser yok ama şairlerden yaptığı çeviriler, bolca var. Gerçi, biliyoruz ki hiç şiir yazmadan da şair olmak mümkün, yeter ki acıyı ve neşeyi içsel bir yalnızlıkla duya duya ve bir arada yaşamayı bilebilelim. Hayatı sadece yaşamakla kalmayıp biraz uzaktan hüzünlü gözlerle izleyebilelim. Geçip giden günlerin bizde bıraktıklarını şefkatli bir anne gibi sevgiyle yoğurup yeniden yaşamasını becerebilelim.

Kitabın başlığı çok kullanılan bir kalıp olarak “Genç Şaire Mektuplar” olsa da aslında Rilke durup dururken böyle bir başlık atacak ya da öğüt verecek son kişilerdendir denebilir. Tam tersine, öğüt ya da akıl vermekten, eleştirmekten ve hele ki yargılamaktan korkuyla kaçacak bir insan hissi veriyor yazdıklarında. Hele ki söz konu olan bir sanat eseriyse…Bunu asla yapmayacak kadar biliyor çünkü sanat eserinin gizli doğasını. Hayatın bütün yaşanmışlıklarına rağmen sırrına ulaşmanın, geçiciliğin ve faniliğin üstesinden gelmenin ancak sanatla mümkün olduğunu hissettiriyor en ciddi haliyle cevaplar verirken. Sanatı derin bir incelikle anladığını anlıyorsunuz tedirginliklerinin arasına sızan kendinden eminliklerinde.

“Dizelerinizin niteliğine dair görüş bildirmem mümkün değil; çünkü her türlü eleştirel düşünce uzaktır bana. Bir sanat eserine eleştirel sözler kadar az dokunan başka bir şey yoktur…olayların çoğu söylenemez türdendir, asla bir sözün ayak basmadığı bir uzamda gerçekleşir ve hepsinden daha az söylenebilir olanlar ise sanat eserleri, yani yaşamları bizim gelip geçici hayatımızın yanında süregiden o gizemli varlıklardır.” (s.13).

Bu kitap, şair........

© Serbestiyet