menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SSCB ve Filistin’in özgürlük mücadelesi

11 1
02.10.2025

7 Ekim 2023’te, Washington tarafından silahlandırılan ve finanse edilen İsrail savaş makinesi, tarihin ilk canlı yayımlanan soykırımını başlattı. Açık soykırımın ikinci yılını doldurmak üzere olduğumuz 2025 Ekim’inin bu ilk günlerinde, Gazze’de mahalleler yerle bir edilmeye, hastaneler bombalanmaya, çocuklar insan eliyle yaratılmış açlığa ve ölüme mahkûm edilmeye devam ediyor. Tüm bunlar dünyanın gözü önünde yaşanmasına rağmen, İsrail ordusu katliamına şiddetini kesmeden devam ediyor. Katillerin yaptıkları her şey video ile görüntülense, her suçları kanıtlansa, yaptıklarının soykırım olarak nitelendirilmesi gerektiği sayısız insan hakları örgütü ve soykırım uzmanları tarafından belgelense de, failler tam bir dokunulmazlıkla hareket etmeye devam ediyor.

Peki bu nasıl oluyor? Olanı salt İsrail’in arkasında başta ABD ve Avrupa’daki devletlerin desteğinin olmasıyla açıklayabilir miyiz? Bu kısmen mümkün. Ama bu resme sadece bir açıdan bakmanın sonucu yapılacak bir açıklama olabilir. İsrail’i açık ya da gizli kimlerin desteklediğine bakarken, aynı zamanda Filistin’i kimlerin desteklemediğine, kimlerin onu yalnız bıraktığına da bakmalıyız. Bunu yaparken de, Filistin’in bugün, bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin varlığıyla dengelenen ABD-İsrail emperyalist eksenine karşı tek başına durduğunu hatırlamakta fayda var. 1991’de SSCB’nin halkın onayını almadan ilan edilmiş feshine kadar, tüm çelişkilerine ve tereddütlerine rağmen, Filistin’e diplomatik destek, askerî eğitim, silah ve en önemlisi ulusal kurtuluş hareketi olarak siyasi meşruiyet sağladığını, kısacası enternasyonalizmin ruhuna uygun bir çizgide hareket ettiğini hatırlamalıyız. Çünkü SSCB’nin dağılması Filistin özgürlük hareketi için sadece bir müttefikin kaybı değildir. İsrail saldırganlığını frenleyebilecek, sosyalist blok ve Bağlantısızlar Hareketi’ni (Non-aligned Movement) seferber edebilecek, BM’de emperyalist vetoları bloke edebilecek tüm küresel hizalanmanın da çöküşüdür.

FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) 1964’te kurulduğunda Moskova bu harekete başta pek sıcak bakmıyordu. O zamanlarki Sovyet liderliği Filistin meselesini hâlâ bir mülteci sorunu olarak görüyor, “Filistinli Arapların meşru hakları”ndan söz ediyor fakat Filistin ulusunu tanımaktan kaçınıyordu.[1] 1948 Nakba’sını esasen Büyük Britanya-ABD provokasyonu olarak yorumluyor, yerinden edilmeyi insani bir mesele olarak ele alıyor, onu küresel antiemperyalist mücadelenin parçası saymıyordu.[2]

Dolayısıyla FKÖ Başkanı Ahmed Şukayri’nin Moskova’ya bu hususta yaptığı ilk başvurular reddedilmişti, bu da Şukayri’yi destek aramak için Çin’e yöneltmişti. Mao, Filistin davasını, emperyalizme Ortadoğu’da vurulabilecek bir darbe olarak görüyor ve bundan dolayı Filistin gerillalarını silahlandırmaktan geri durmuyordu.[3] O zamanki Sovyet temasları ise, teknik olarak FKÖ’nün parçası olan öğrenci, işçi ve kadın hareketleriyle sınırlıydı.[4]

Sovyet-Filistin ilişkilerindeki dönüm noktasını, 1967 Altı Gün Savaşı ve Yaser Arafat’ın Temmuz 1968’de Moskova’ya yaptığı gizli ziyaret oluşturacaktı. 1969 sonunda Aleksandr Şelepin, Filistin mücadelesini “haklı antiemperyalist ulusal kurtuluş savaşı” olarak ilan etti.[5] Bu, Moskova’nın Filistinlileri ilk kez yalnızca “mülteciler” olarak değil, bir halk olarak tanıması anlamına geliyordu. 1970’te Arafat başkanlığındaki bir heyet daha Moskova’ya gitti, ancak bu tarihte ilişkiler hâlâ resmî bir boyut kazanamamış durumdaydı. Davet, Sovyet Asya-Afrika Dayanışma Komitesi’nden gelmişti.[6] Burada silah desteği sözleri verilse de bunlar genellikle dolaylı olarak, Suriye üzerinden gerçekleşecekti.[7] Ancak 1974’e gelindiğinde Sovyet politikası Filistin meselesinde o zamana kadar attığı en radikal adımlar atacaktı: Filistin devletine resmî destek verecek, Moskova’da resmî bir FKÖ ofisi açılmasına izin verecek ve FKÖ’yü “Filistin halkının tek meşru temsilcisi” olarak tanıyacaktı.[8]

Böylelikle SSCB, Filistin’e üç noktada çok önemli bir destek sunmuş oluyordu: Bunlardan ilki diplomatik kalkandı; BM’de Sovyet vetoları ve blok dayanışması, FKÖ’yü uluslararası alanda meşrulaştırıyordu. İkincisi, maddi yardımlardı; Sovyet ve müttefik kanallardan akan eğitim, silah ve lojistik destekler, Filistin’in askerî kapasitesini güçlendiriyordu. Üçüncüsü ise ideolojik çerçeveydi; artık Filistin, Vietnam’dan Angola’ya kadar uzanan küresel antiemperyalist cephenin bir parçası olarak tanımlanıyordu.[9]

SSCB’nin 1974 yılında Filistin için attığı radikal adımlar, İsrail ile olan ilişkilerinin de dip noktalarından birini yaşamasına sebep oluyordu. Ancak SSCB, İsrail’i ve kuruluşundan bu yana sahip olduğu devlet doktrinini, yani Siyonizm’i, dünyanın gözleri önünde mahkum eden asıl adımını 1975 yılında, BM’de, atacaktı.

Sovyetler için siyonist İsrail, ABD’nin Ortadoğu’daki emperyalist emelleri uğruna yaratılmış bir karakoldu. İsrail devleti, kuruluşundan beri, İsrail ve dünyanın diğer ülkelerindeki Yahudiler üzerinde milliyetçilik ve antikomünizm bakımından ideolojik ve politik etki sahibi bir merkezdi. Siyonizm’in ana hedefi, Arap ulusal kurtuluş hareketi, onun antiemperyalist-demokratik profili ve sosyalist devletler topluluğu ile ittifakıydı. İsrail’in saldırgan politikaları, emperyalist devletlerin, özellikle ABD’nin desteğiyle, Arap bölgesinde askerî çatışmalara ve Ortadoğu’daki savaşlara yol açıyordu.

İsrail’in devlet doktrini olarak benimsediği Siyonizm ise, SSCB ve müttefiklerinin resmî anlayışına göre (ve elbette bugün de geçerliliğini koruduğu gibi), uluslararası tekelci sermayenin bir parçasını oluşturan Yahudi burjuvazisinin şovenist ideolojisi, geniş bir organizasyon sistemi ve ırkçı, yayılmacı siyasi uygulamaydı. Viyanalı gazeteci Theodor Herzl tarafından politik bir program mertebesine yükseltilmiş Siyonizm, Yahudi topluluğu kavramını sınıf sorununu göz ardı eden gerici bir anlayış olarak geliştirmişti. Amacı, Yahudi proletaryasını devrimci sınıf mücadelesinden uzaklaştırmaktı. Sözde “Yahudi Sorunu”nun çözümünü (Ağustos 1897’de Basel’de toplanan I.........

© sendika.org