menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çocuk işçiliği ile mücadeleye

11 17
18.12.2025

Türkiye’de çocuk işçi ölümleri saklanıyordu. Çalışma Bakanlığı’nın sitesinde yer alan istatistikleri incelediğimizde resmi olarak her yıl 13-14 çocuk işçi ölümü kayıtlara geçiyor ve bu ölümler duyu(ru)lmuyordu. Ancak İSİG Meclisi kayıtlarına göre her yıl 63-64 çocuk hayatını kaybediyor ve bu tablo son iki yılda daha da derinleşiyor. Geçen yıl 71 çocuk işçi ölürken bu yıl daha tamamlanmadan ölen çocuk işçi sayısının 89 olması çocuk emeğinin durumunu özetliyor. Çocuk işçi ölümleri (öznel çabaların da gayretiyle) gözler önüne serilince büyük bir tepki oluştu. Bu tepkinin somutlaştığı ana uygulama ise Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) oldu… Ancak bu bir sonuç ve biz bu sonucu tartıştığımızı bilirsek hangi adımları atabileceğimize dair daha doğru bir değerlendirmede bulunabiliriz.

18 yaşını doldurmayan ve (ücretli ya da kendi nam ve hesabına/ücretsiz, bu ayrımlar önemli) çalışan toplumun her üyesini “çocuk işçi” olarak tanımlamalıyız. (Türkiye yasalarında 18 yaş altı için çocuk ve genç işçi tanımları ayrı ayrı yapılmış ve bu konuda yayımlanan yönetmeliklerde ayrıntılı olarak belirlenmiş. Gerçi fiiliyatta bu düzenlemelere de uyulmuyor ama bunları bilmek de önemli unutmayalım.)

Peki, çocuk işçiler kim? Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte mevsimlik olarak ücretli veya tarlasında çalışanlardır, çocuk işçiler haftanın bir günü okulda dört günü işyerinde olan MESEM adı altında çalışanlardır, çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır, çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalıştırılanlardır, çocuk işçiler harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdir…

Tarım sektöründe; mevsimlik işçi, gezici mevsimlik işçi (en kötü çalışma biçimi), bulunduğu bölgede çalışan tarla işçisi, çoban, besi çiftliği işçisi, orman işçisi, balıkçı ve çiftçiler olmak üzere çocukların birçok farklı çalışma biçimi bulunuyor. Sadece Urfa’yı düşünelim. İki milyon iki yüz bin nüfusun yüzde 40’ı, yani bir milyonu çocuk ve bu çocukların büyük bir çoğunluğu tarım işçisi.

İnşaat sektöründe; sıvacı, duvarcı, ortacı gibi çırak ve kalfa adıyla çalışan ama iş yükü bakımından yetişkinlerle aynı şekilde çalışan genellikle ailenin diğer üyeleriyle ya da akrabalarıyla gelen çocuklar var. Ordulu, Samsunlu, Çorumlu, Vanlı, Ağrılı ve göçmen çocukları düşünelim. On binlerce çocuk demek bu.

Hizmet sektöründe; son dönemde özellikle moto kurye olan, AVM’lerdeki her dükkanda, yemek satılan her yerde satışta veya mutfakta yer alan, ayrıca sokakta; ayakkabı boyacılığı, seyyar satıcılık, araba camı silme, atık toplama gibi işlerde çalışan; her şehirde her ana caddede çalışan on binlerce çocuk var.

Sanayi sektöründe; merdiven altı işyerlerinde, atölyelerde, eskiden büyük kentlerde iken şimdi Anadolu kentlerinin tamamına yayılan organize sanayi bölgelerinde (OSB), metalde, deride, kimyada, ağaçta çalışan on binlerce çocuk var.

Bir de sanayi-inşaat-hizmet sektörlerinde eğitim sistemine entegrasyon adı altında işçileştirilen çocuklar var. Bu gerçekliği Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ifade ediyor:

2024-2025 eğitim öğretim yılı itibarıyla toplam 3 bin 954 meslek okulunda 1 milyon 536 bin 242 öğrencimiz, 408 MESEM’de 420 bin öğrencimiz var.

Yani işçileştirilme sürecinde olan yaklaşık 2 milyon öğrenci demek bu.

2025-2026 eğitim öğretim yılında 509 bin 85 mesleki eğitim merkezi öğrencisi 224 bin 346 işletmede, 254 bin 60 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (MTAL) öğrencisi ise 111 bin 578 işletmede mesleki eğitimi almaktadır.

Yani bu........

© sendika.org