menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Distopyaya karşı koymak ve KESK

10 6
20.12.2025

Toplumsal ilişkilere dahil olan her şey dinamik bir yapıya sahiptir. Kamu Çalışanları Platformu’yla filizlenen, 2000’lerin başında KESK ile kurumsal bir kimlik kazanan kamu emek hareketi, çeyrek asrı aşan mücadelesi boyunca “devlet memuru”ndan kamu emekçisi yaratma hedefiyle tarihsel bir hat örmüştür. KESK’in bugün hala her şeye rağmen toplumsal muhalefet dinamiklerinin, sınıfsal muhalefet hatlarından biri olmasının en temel belirleyici özelliği kuruluşundaki kadroların sınıfsal iradesinin netliğinden gelmektedir. KESK kuruluşundaki sınıfsal iradeden uzaklaştıkça kendini var eden damarlarını da kesmiş oluyor. Bugün KESK’in içine düştüğü yapısal krizlerden biri de kendisini sınıfsal konumdan uzaklaştırıp “sosyal diyalogcu” bir hatta doğru yelken açmasıdır. ETUC Avrupa sendikalar konfederasyonu ve ITUC uluslararası sendikalar konfederasyonu gibi “sınıftan ve sınıfsal eylemlerden uzak “sosyal diyalogcu” konfederasyonları yeterince tahlil etmeden ya da etme gereksinimi duymadan uzaklarda meşruiyet arayışı sıkıntılı bir hal almaktadır. Bu sendikaların KHK ile işinden edilen KESK’li kamu emekçileri adına ciddi bir dayanışma sergilememiş olmaları dahi görmezden gelinmektedir. ETUC ve ITUC’un birkaç kınama, mektup ve sosyal medya tepkisinden öteye gitmeyen tutumları sınıfsal bir dayanışmadan çok burjuva duyarlılığına işaret etmektedir. Açıkça kabul etmek gerekir ki Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu; tüm olanak ve fırsatlara rağmen, grevli toplu sözleşme hakkını, sınıfsal kimliğin birleştirici gücünü, kamucu ve laik kazanımları merkeze alan ekolojik, her türün yaşam hakkını savunan ve direngen bir mücadele hattını henüz inşa edememiştir. Dahası, bu tarihsel hattan zaman zaman kopuşlar, savrulmalar, kırılmalar yaşanmıştır. Her savrulmada ise KESK kendi gücünü yitirmiş ve yeniden toparlama tartışmalarını başlatamamıştır. Grupsal aidatların sınıfsal aidiyetlerin önüne geçmesi ise KESK’te ve bağlı işkolu sendikalarında zaman zaman ciddi yarılmalara, güç kayıplarına, hatta dönem dönem şubelerin işlemez hale gelmesine neden olmuştur.

Kamu emekçilerinin zihninde yaratılan “distopya’ya” karşı mücadele etmek zorunluluktur. Varoluşlarını siyasi iktidarın kamu emekçileri üzerinde kurduğu bürokratik ve siyasal hegemonyaya borçlu olan Memur-Sen ve Kamu-Sen, özellikle Cumhur İttifakı sürecinden sonra daha görünür biçimde ortak bir hatta ilerlemektedirler. Devlet gücüyle beslenen bu iki yapının üye artışları ve üyelerinin yoksulluğuna rağmen kendilerinin elde ettikleri ayrıcalıklar, tam anlamıyla “devlet kuşu” niteliğindedir. Sarı sendikaların toplu sözleşme süreçlerinde ya da kamu emekçilerinin toplumsal talepleri yükseldiği zamanlarda siyasal iradeye değil, onun kurumlarına TÜİK, hakem heyeti ve benzeri kuruluşlara karşı sergiledikleri yapay tepkisellikler, ne gerçek bir sendikal mücadeleye ne de kamu emek hareketine hizmet etmektedir. Bu ekolü benimsemelerinin nedeni kamu emekçileri için bilinçli kafa........

© sendika.org