Piç Osman
Türkiye, Atatürk’ün kendi kurdurduğu Serbest Fırka’yla “temsili demokrasinin” ilk adımını atıp sonradan aynı partiyi yine kendisi kapattırdıktan 16 yıl sonra, 7 Ocak 1946’da toprak ağası Celal Bayar önderliğinde kurulan Demokrat Parti’yle birlikte “gerçek anlamda” çok partili sisteme geçti. Aradan geçen 4 yılın ardından da 14 Mayıs 1950’de Türkiye seçime gitti ve 27 yıllık tek parti devri de Demokrat Parti’nin yüzde 52.7 oy olmasıyla kapandı. Bu “Beyaz İhtilal”, ülkedeki tüm dengeleri değiştirdi. Ekonomide dışa açılma, NATO’ya üyelik, ABD’yle kurulan ilişkiler, Marshall Planı gibi dışarıya “göbekten bağlanarak” atılan adımlarla, yarım asırlık Cumhuriyet,dört asır sonra tekrarlanacak cümleyle hesapta “şaha kalktı. “Taşı toprağı altın” ayağına iç göç, önüne geçilemez bir şekilde hız aldı ve özellikle İstanbul’a akraba kontenjanından gelenler vasıfsız işçi pozisyonunda üç otuz paraya çalışmaya başladı. Gecekondulaşma yine bu dönemde, iç göç nedeniyle filizlendi, büyükşehrin dağı taşı tek göz odalı, dışı sıvadan ibaret yapılarla doldu. Liberal politikalarla, özel teşebbüse tam destekle tepedekiler servetlerine servet katarken, gecekondularda kalan üç aile, kıç kadar odada bulgurla kuru soğana talim ediyordu. Ama Celal Bayar eli yüksekten açmıştı bir kere.
Dışarıyla içli dışlı olup ülkesini şaha kaldırmışken, elbette kendi vatandaşını da unutmayacaktı: “Her mahalleden bir milyoner çıkarma” sözü verdi. İnsanlar bu vaatle afyonlanırken, Sulukule’de yaşını dahi bilmeyen, bol piizli bir gecenin sonunda kimden peyda olduğu meçhul Osman’ın, “profesyonel” iş hayatı olan boyacılığa başlayalı 3 yıl olmuştu. Bu kara kuru “şopar”, kendince nameler düzüp, “buyuyalım abiler” diye ölmüş dayısının karısından 1 liraya kiraladığı boya sandığıyla İstanbul sokaklarını arşınlamış, tramvaya asılmak suretiyle binmiş, sandığın kirasını yengesine veremediği akşamlarda marizin Allah’ını yiyip sokakta........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein