Devletin
üç kuruşunu almak için
bebekleri öldürenler,
yaşlı insanları
dolandırıp
evlerine ve maddi varlıklarına
çökenler,
taklit ve tağşiş
gıdalarla
vatandaşın
parasına
ve sağlığına
göz dikenler,
pasta-börek tartarken
dara almadıkları için
3-4 liralık
mukavva ambalaj kutularını
25-30 liraya
satanlar,
2-3 liralık su
için müşteriden
20 lira isteyenler,
elektronik
alışverişte
istenilen sipariş
yerine
salatalık gönderenler,
sahte ilaç üretip
hastalığına çare arayanları
perişan edenler...
Devam edelim...
Tüyü bitmemiş yetim hakkı
olan devletin
parasını
binbir türlü sahtekarlıkla
alanlar,
ihaleye fesat karıştıranlar...
Bitmedi daha...
Stokçuluk yaparak, piyasanın
dengesini bozanlar...
Birtakım yardım derneklerinin
adını kullanıp,
topladıkları parayı
ceplerine indirenler...
Telefonda kendilerini
"Savcı ve polis" diye tanıtıp,
insanların yasalara
olan saygısını
istismar ederek,
ziynet eşyası ve birikimlerini
çalanlar...
Daha neler neler!..
"Hırsızlık"
bir virüs gibi
toplumu sarmış durumda...
Bugünleri görecek miydik?..
Uzatmayalım!..
Fi tarihinde
böylesine
ahlaki
çürümüşlüğün
yaşandığı bir ülkenin
kasabasında
geçen öyküyle
........