Geçmişten geleceğe Samsun

Kentlerin gerçek kimliği, geçmişten bugüne taşınan hafızasına, kent estetiğine, mimarisine ve yaşanmışlıklarına dayanır. Bu nedenle Samsun’un bugün karşı karşıya olduğu kentsel dönüşüm süreçlerinde “kent estetiğini koruyabilmek”, ancak geçmişi doğru okuyarak mümkün olabilir. Çünkü bir şehrin geleceğini sağlam temeller üzerine kurmanın yolu, o şehrin hangi mimari çizgilerle, hangi kültürel dokularla, hangi toplumsal ilişkilerle şekillendiğini bilmekten geçer.
Geçmişte Samsun Halkı Nasıl Yaşıyordu? Mimari Doku Nasıldı?
Tanzimat’tan itibaren Samsun, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı kozmopolit bir kent yapısına sahipti. Müslüman, Rum ve Ermeni mahalleleri; hem plan şemaları hem de estetik anlayışlarıyla birbirlerinden ayrışıyordu. Bu çeşitlilik, Samsun’un sivil mimarisine eşsiz bir katman ekliyordu. Müslüman halkın evleri; daha sade, gösterişten uzak ve daha çok işlevselliğin ön planda olduğu evlerdi. Yapı malzemesi olarak ahşap karkas ve bağdadi sıvalı cepheler göze çarpmaktaydı. Mimari tasarım olarak iç sofalı kat planları ve simetrik, dikdörtgen pencereler ve genellikle iki katlı düzen hakimdi. Rum ve Ermeni evlerinde ise taş işçiliğinin ustalıkla kullanıldığı, gösterişli cephe düzenleri dikkat çekmektedir. Mimari tarz olarak Neo-Klasik ve Neo- Barok etkileri ile kabartmalar, söveler hakimdi. Genellikle bahçe içinde konumlanan, mimari estetiği ön planda tutan konut alanları bulunmaktaydı. En dikkat çeken detay ise; Ermeni taş ustalarınca uygulanan bölgeye özgü zarif süslemelerdi. Bu mimari çeşitlilik, Samsun’u çok kültürlü bir estetik kimliğe sahip nadir Karadeniz şehirlerinden biri hâline getirmiştir. 1869 Büyük Yangını sonrasında kentin yeniden inşa sürecine Batılı mimarlar ve yerel ustalar birlikte katkı sundu; şehir, o dönem için modern sayılabilecek düzenli sokak dokusuna kavuştu.........

© Samsun Gazetesi