Terörle demokrasi yan yana duramaz!
Türk basınının kerli ferli yazarları… Artık saçlarına ak düşmüş, yüzlerine kırışıklar inmiş…
Görmüş geçirmişler, hayatı dolu dolu yaşamışlar…
Pek çoğu belki anam babam yaşında…
Bizlerin görmediği, göremediği olaylara şahit olmuşlar, bazen şahit olmakla kalmamışlar, olayların içinde, dördüncü kuvvetin birer sıkı kalemşoru aktif olarak görev almışlar…
Darbeler, seçimler, ekonomik krizler… Neler görmediler neler… 60 ihtilalinde belki henüz çocuktular ama 1980 askeri darbesine delikanlılık çağlarında şahit oldular….
Körfez savaşını, Özal’lı yılları yaşadılar, gazeteci olarak takip ettiler…
Türkiye’nin, o zamanlar merkez medyası ya da ana akım medyası olan gazetelerde sağlam köşeleri vardı, bazıları genel yayın yönetmenliği yaptılar…
90’lı yıllarda PKK terörünün en ateşli zamanlarında manşetlerine acı haberleri bizzat kendileri taşıdılar…
Doğu ve Güneydoğu’da yakılan köylerin, mezraların, öldürülen masum Kürt çocuklarının, annelerinin, şehit edilen öğretmen, imam ve askerlerin, polislerin haberlerini bizzat kendileri yaptılar…
PKK’nın kanlı yüzüne şahit oldular… Mehmetçiğin dağda verdiği mücadeleyi yakinen takip ettiler, gördüler…
2000’li yıllardan sonra olan bitene de hepsi yakinen şahit oldular…
Aralarında 68 kuşağını temsil edenler de var, 80 ihtilalinde sol kuşak arasında aktif görev alanlar da…
Şimdi bakıyorum bu neslin gazetecileri, bütün bu olan biten sanki hiç yaşanmamış, sanki bu milletin evlatlarının, askerlerinin, polislerinin, hemşire ve öğretmenlerinin hiç canı yakılmamış, hiç ocaklarına ateş düşmemiş gibi, sanki hiç şehit verilmemiş, hiç ama hiç acı çekilmemiş gibi hareket ediyorlar.
Dünya umurlarında değil. Ülkenin acı geçmişine birebir şahitlik etmemişçesine yazılar, kitaplar kaleme alıyorlar, konuşmalar yapıyorlar…
Daha da açayım….
Bu demokrasi pıtırcıkları Kobani olaylarının kışkırtıcıları, Kandil’den, İmralı’dan emir/talimat alan, terör örgütü ile birebir temas halinde olan siyasetçilere/militanlara övgüler düzüyorlar…
Soros’un fonladığı yıkım ekiplerinin liderleri için gözyaşı döküyor, neden hapiste oldukları hakkında uzun uzun yazılar kaleme alıyorlar.
Neymiş efendim, ülkede hukuk yokmuş, demokrasi yokmuş!
Adil yargılama yokmuş!
Hakkında iddianame olmadığı halde hapistelermiş….!
Şimdi bu satırları yazan kalemlerin, biz bir zamanlar darbe dönemlerinde yönettikleri gazetelerde darbenin basın yayın ayağını üstlendiklerini, manipulatif habercilikle, 28 Şubat darbeci paşalarının yollarını açtıkları çok iyi biliyoruz.
Hatta bir dönem “muhtar bile olamaz” manşetlerini atabilecek kadar ileri giden bu gazeteciler, parti kapatma davalarında psikolojik harekatın birer parçası olduklarını da çok iyi biliyoruz.
Tövbekar........
© Samimi Haber
visit website