Bir avatar, bir sonbahar ağacı, bir büyücü cadı
Yaşadığın şehirde bir hayat yaşıyorsun. Kendine göre bir hayat yaşıyorsun. Sabah kalkıyorsun. Kimimiz sabahın karanlığında çocuklarını okula gönderiyor. Sonra koştur koştur işe yetişiyoruz.
Kimi daha rahat. Güne, Boğaz’da bir kahvede, her gün aynı saatte orada bulunan diğer müdavimlerle sohbet ederek başlıyor. Gün ne gerektiriyorsa o yaşanıyor. Biz yaşıyoruz, siz yaşıyorsunuz. Ama şehir de yaşıyor. İstanbul gibi bir metropoldeyseniz eğer, gündüzünü ayrı, gecesini ayrı yaşıyor şehir. Gecenin ileri saatlerinde dönüşüyor. Hele hafta sonuysa, bir de üstüne bayramsa. Ve de şanslıysanız, buna ayıracak zaman ve imkanınız varsa… Bizim kendi bayramımız değil de cadılar bayramıysa mesela… Ve asıl olan kutlamak ve kutsamaksa yaşamı… Şehirle birlikte siz de dönüşüyorsunuz. İşte o zaman bir avatar misali ya da bir büyücü cadı kostümüne bürünüp yemekle, müzikle bambaşka hayatların tadını keşfetmek de mümkün. “Ötekinin bayramı”, “çocukça oyunlar bunlar” diyerek geçiştirmemeli… Hakkını vererek düzenlenip de hakkını vererek katıldığınızda bu tip buluşmalara, kendi kimliğinizi bir kenara bırakıp bambaşka biri olma halini yaşıyorsunuz. Bazan daha önce üzerinde hiç düşünmediğiniz bir öteki oluyorsunuz. Onun kıyafetlerini giymekle yetinmeyip ötekinin ruhunu da giyinirseniz… İşte asıl oyun o zaman başlıyor. Bazan bir dağ oluyorsunuz, bazan yaprağının çoğunu dökmüş bir sonbahar ağacı. Dağ olma halinin........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein