Üç Aylar Kapıdayken Nefsimle Yüzleşme

Ey nefsim!

Takvime bakınca üç kelime görüyorsun: Recep, Şabân, Ramazân…
Ama sen de biliyorsun ki bunlar sadece takvim yaprağı değil.

Eğer için tamamen ölmemişse, bu aylar yaklaşırken kalbinde hafif bir sızı hissediyorsun. Sanki görünmeyen bir el omzuna dokunup sana fısıldıyor:

“Bak, sana bir şans daha verildi… Dönmek ister misin?”

Ey nefsim, bu fısıltının adıdır Üç Aylar.
Ve bu mevsimin eşiğinde duran ilk kapının adı Recep

Bu satırları başkalarına değil, sana yazıyorum. Ki sen silkelenesin ve “Bu sene farklı olacağım.” diyebilesin.

A. Ey nefsim, zaman sıradan değil: “Bu aylarda kendine zulmetme”

Rabbimizin kitabında şöyle bir âyet var:

Şüphesiz Allah katında ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri, Allah’ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram (saygıdeğer) aylardır…” (Tevbe 9:36).

Ve ekliyor:

Öyleyse bu aylarda kendinize zulmetmeyin.” (Tevbe 9:36).

Peygamber Efendimiz (asm) bu haram ayları sayarken;
Zilkâde, Zilhicce, Muharrem’le beraber Receb’i de zikrediyor.

Demek ki ey nefsim:

Anla ey nefsim:
“Bu aylarda kendine zulmetme” demek,
sadece günah işleme demek değildir.

Bu aylar, Rabb’inin senin için açtığı mânevî indirim günleri,
büyük bir rahmet ve sevap fuarı gibidir.

Düşün: Dünyada büyük bir “indirimli fırsat günleri” fuarı açılsa,
her şey normal fiyatının onda birine inse;
oraya gitmeyen, gidip de hiçbir şey almadan dönen bir tüccar,
kime zulmetmiş olur?

Elbette kendine…

İşte ey nefsim, Üç Aylar da:

Sen şimdi düşün:

Kur’ân’ın “Bu aylarda kendinize zulmetmeyin” hitâbına rağmen,
hem günahla kirlenerek hem de bu mânevî fırsat günlerini kaçırarak
kendine iki kere zulmetmiş olmaz mısın?

İşte asıl zulüm budur ey nefsim:
Hem yara açmak hem de merhemi reddetmek.

B. Önünde açılan pazara bak: Küçük amel, büyük kazanç

Ey nefsim, sen ticareti seversin. “Az verip çok almak” hoşuna gider.

Bak, Aziz ve Şefkatli Üstadın Bediüzzaman sana ne diyor:

Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerîf’te yüzden geçer, Şabân-ı Muazzam’da üç yüzden ziyade ve Ramazân-ı Mübarek’te bine çıkar…”[1]

Bu şu demek:

Bunun için “dev fabrikalar, büyük projeler” gerekmiyor:

Ey nefsim, Şefkatli Üstadın bu üç ay için “uhrevî ticaretin kudsî pazarı” diyor;[2] üç ay içindeki ihlâslı ibâdetlerle seksen senelik bir manevî ömür kazanılabileceğini hatırlatıyor.

Sen ise, böyle bir pazar açıldığı halde, hâlâ telefon ekranına, sosyal medyaya, boş konuşmalara koşarsan… bu, ticaret aklına yaraşır mı?

C. Ey nefsim, günahı normalleştirerek kendine nasıl zulmediyorsun?

Kur’ân’ın o cümlesi senin için:

Bu aylarda kendinize zulmetmeyin.”

Ey nefsim, sen günah işlediğinde Allah’a zarar veremezsin; sen kendine zulmediyorsun.

Aziz Üstadın Bediüzzaman seni uyandırmak için “manevî hava”dan bahsediyor:

Nasıl maddî hava fena ise fena tesir ediyor; manevî hava da bozulsa herkesin istidadına göre bir sarsıntı verir. Şuhur-u selâse ve muharremede Âlem-i İslâm’ın manevî havası… o havayı safileştiriyor, güzelleştiriyor.”[3]

Ey nefsim, bütün sene:

ruhunun havasını kirletiyor. Sen fark etmiyorsun belki, ama iç dünyanda nefes darlığı çekiyorsun.

İşte Üç Aylar, bu zehirli havayı temizleyen........

© Risale Haber