menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hudutsuz Bir Derya İle Yüzleşmek: 'Mesele Çok Geniş'

6 0
latest

İŞARETLERİN İZİNDE - EMİRDAĞ’DAN KELİME KELİME BİR YOLCULUK (07): HUDUTSUZ BİR DERYA İLE YÜZLEŞMEK: “MESELE ÇOK GENİŞ”

“Fakat hem mesele çok geniş, vaktim de dar, halim de perişân olmasından anlamasında zahmet çekeceksiniz, zekâvetinize güveniyorum.”
Emirdağ Lâhikası-I Sayfa: 56 - 58[1]

Bir önceki bölümde, Muazzez Üstadımızın şefkatli bir rehber olarak elindeki pedagojik pusulayı, yani “muhtasar işaretler” metodunu ve “merakı ta'dil etme” niyetini tefekkür etmiştik. O, bu metotla talebesinin zekâvetine nasıl güvendiğini fısıldamıştı.

Şimdi, o pedagojik zirveden, o samimiyet ânına, o büyük itimat cümlesine adım atıyoruz. Üstadımız, dersine bir güç gösterisiyle değil, hakikatin karşısındaki kendi insanî durumunu ve vazifenin ağırlığını şefkatle ortaya koyarak başlıyor. Bu cümle, bir âlimin kürsüden yaptığı bir konuşma değil, bir muallimin bir talebenin kulağına eğilip fısıldadığı bir sırdır. Bu, bir Üstad'ın, kendi acziyetini ve şartlarının ağırlığını itirâf ederken, talebesinin potansiyeline nasıl sarsılmaz bir îmânla tutunduğunun ilânıdır.

Serimizin vaadine sâdık kalarak, bu cümlenin her bir kelimesini ayrı bir durak olarak ele alacağız. İlk durağımız, tüm bu mâzeretlerin ve aynı zamanda dersin temelini oluşturan o ilk tespit: “Mesele çok geniş.”

A. “MESELE” DEDİĞİ NEDİR? SORUNUN TEŞHİSİ

Üstadımız “mesele” derken, herhangi bir teorik veya felsefî bir konudan bahsetmiyor. Şunu en başta netleştirmeliyiz: Buradaki “mesele”, sıradan bir “konu” veya “bahis” (topic/subject) olarak anlaşılmamalıdır. Üstad'ın kastettiği, zihni işgal eden, üzerine titrenilen, kalbi yoran ve mutlaka halledilmesi........

© Risale Haber