Bilim, Akıl ve Vicdan: Sandalyeden Yaratıcıya Felsefi Bir Yolculuk-15

SCIENCE, REASON AND CONSCIENCE: A PHILOSOPHICAL JOURNEY FROM THE CHAIR TO THE CREATOR - 15

(TÜRKÇE VE İNGİLİZCE)

Deist’in sözleri, odadaki atmosferi aniden değiştirmişti. Herkes, bu yeni perspektifin getirdiği düşünceleri sindirmeye çalışırken, odada derin bir sessizlik hâkim olmuştu. İnançlı Kişi’nin bakışları, bu yeni bakış açısının derinliklerine inmek istercesine Deist’e kilitlenmişti.

Tartışma, İnançlı Kişi'nin sarsıcı sorusuyla adeta doruk noktasına ulaşmışken, beklenmedik bir misafirle yeni bir boyut kazandı. Deist, kendinden emin bir şekilde ortaya çıkan bu yeni ses, Yaratıcı'nın varlığını kabul etmekle birlikte, dinlerin rolünü sorgulayan bir bakış açısı sunuyordu.[1] Bu cesur çıkış, İnançlı Kişi'nin sorgusuna beklenmedik bir cevap niteliğindeydi.

Deist, çocukluğundan beri doğadaki mucizeliklere hayranlık duyan biriydi. Özellikle yıldızlı gecelerde gökyüzünü izler, kâinatın sonsuzluğunu düşünürdü. Ancak, kendince katı dini kurallarla büyüdüğü için dinin baskıcı yönlerinden uzaklaşmak istemişti. Üniversite yıllarında okuduğu felsefi metinler, onu deizm düşüncesine yönlendirmişti. Yaratıcıya inanıyor, ancak dinlerin insan yapımı olduğunu düşünüyordu.

Deist'in "Yaratıcı var, ancak dinler insan ürünüdür" şeklindeki iddiası hem Ateist hem de Agnostik'i şaşırttı. İnançlı Kişi ise bu yeni fikre karşı temkinliydi. Deizm, tartışmayı nereye götürecekti? Bu yeni perspektif, Yaratıcı'nın varlığı ve dinin rolü hakkındaki düşünceleri nasıl etkileyecekti?

Deist'in katılımıyla, tartışma daha da karmaşık ve heyecanlı bir hal almıştı. Farklı inançlar ve şüpheler çarpışırken, “gerçek” arayışı daha da derinleşiyordu. Herkesin gözü Deist'teydi. Onun fikirleri, bu felsefi yolculuğun bundan sonraki durağını belirleyecekti.

Hazır olun, çünkü bu entelektüel macera, “gerçeği”sonunda tüm açıklığıyla ortaya çıkaracak...

Deist: Bu tartışmanın tam da kilit noktasına gelmişsiniz. Belki de şimdi size yeni bir perspektif sunma zamanı geldi.

İnançlı Kişi: (Deist'e dönerek) Hoş geldiniz. Farklı bir bakış açısı sunacağınızı söylüyorsunuz. Bu konuyu nasıl ele alacaksınız?

Deist: Evet, bir yaratıcıya inanıyorum. Ancak bu yaratıcı, evreni yaratmış ve sonra geri çekilmiş bir varlıktır. Doğal süreçler evreni otomatik olarak yönetir. Dinlerin iddia ettiği gibi sürekli bir müdahale söz konusu değil.[2]

İnançlı Kişi: İlginç bir yaklaşım. Yaratıcının varlığını kabul etmene rağmen, dinin gerekliliğini reddettiğini ima ettin. Açıklamanı bekliyorum.

Deist: Elbette. Ben de bir yaratıcının varlığına inanıyorum. Bu evrenin, bu kusursuz düzenin, kendi kendine, rastlantılarla oluştuğuna inanmak bana mantıksız geliyor. Ancak, yaratıcının evreni yarattıktan sonra işleyişine müdahale ettiğini düşünmüyorum. O, evreni yarattı, yasalarını koydu ve sonra geri çekildi. Tıpkı bir saatçi gibi; saati yapar, kurar ve sonra çalışmasını izler.[3]

İnançlı Kişi: Yani, yaratıcının bizimle bir ilişkisi olmadığını mı söylüyorsun?

Deist: Evet, aynen öyle. Yaratıcı, evreni yarattıktan sonra onu kendi yasalarıyla baş başa bıraktı. O, bizim günlük hayatımızla ilgilenmiyor. Dinin gerekliliğine inanmıyorum, çünkü bence insan, akıl ve mantık yoluyla yaratıcının varlığına ulaşabilir.[4]

İnançlı Kişi: Peki ya hayatın anlamı? Eğer yaratıcı bizi sadece kendi halimize bıraktıysa, varoluşumuzun bir amacı yok mu?

Deist: Hayatın anlamını kendimiz yaratırız. Evreni keşfetmek, bilgi edinmek, başkalarına yardım etmek, sanatla uğraşmak... Bunlar, hayatımıza anlam katabilecek şeylerdir. Yaratıcının bize bir amaç vermesini beklemek yerine, kendi amacımızı kendimiz belirlemeliyiz.[5]

İnancına saygı duyuyorum, İnançlı Kişi. Ancak, benim için akıl ve mantık, inançtan önce gelir. Yaratıcının varlığını kabul ediyorum, ancak dinin gerekliliğini reddediyorum. Herkesin kendi inançlarını seçme özgürlüğü vardır ve ben de kendi seçimimi yaptım.[6]

Akıl ve mantık, insanın en değerli varlıklarıdır. Onları kullanarak gerçeği arayabilir, kendi seçimlerini yapabilir ve hayata anlam katabiliriz. Yaratıcının bize her şeyi hazır olarak sunmasını beklemek yerine, kendi potansiyelimizi gerçekleştirmeliyiz.[7]

İnançlı Kişi: Fakat bu, yaratıcıyı insanların yaşamından tamamen dışlamak anlamına gelmez mi? Yaratıcıya inanmak, sadece bir teoriden ibaret mi kalacak?

Deist: Yaratıcıya inanmak, evrenin kökenini anlamak açısından önemlidir. Ancak bu inanç, dinlerin ve ritüellerin dayattığı gibi bir yaşam tarzı oluşturmak zorunda değildir. Yaratıcı, sadece evrenin başlatıcısıdır ve evrenin işleyişi, doğa kanunları aracılığıyla sürdürülmektedir.[8]

İnançlı Kişi: Ancak yaratıcı, sadece başlatıcı olarak kalıyorsa, insanlara rehberlik edecek bir kaynağı nereden bulacağız? Ahlaki değerlerimizi nasıl belirleyeceğiz?

Deist: Ahlaki değerler, insan doğasından ve toplumun ihtiyaçlarından doğar. Dinler bu değerleri sistematize etmiştir, ancak bu değerler yaratıcıdan gelen bir emir değil, insanlığın kendi deneyimlerinin bir sonucudur.[9]

İnançlı Kişi: Anlıyorum. Ancak, yaratıcıyı sadece başlangıçta aktif kabul etmek, yaratıcının varlığına ve hikmetine dair derin soruları cevapsız bırakmıyor mu? Eğer bir yaratıcı varsa, onun sürekli bir ilişki içinde olduğu bir kâinat düşüncesi daha tutarlı değil mi?

Deist: Bu noktada, yaratıcıyı daha çok bir filozof gibi düşünüyorum. Evrenin işleyişini düzenleyip, daha sonra bu işleyişi izleyen bir varlık olarak. Bu düşünce, yaratıcıya duyulan saygıyı azaltmaz, aksine onun evreni ne denli mükemmel yarattığını vurgular.[10]

İnançlı Kişi: Peki ya kâinattaki hassas düzen ve ahenk? Bunlar sadece başıboş bırakılmış süreçlerin bir ürünü olabilir mi?

Deist: Karmaşık düzen ve ahenk, doğa kanunlarının bir sonucudur. Doğa kanunları, başlangıçta yaratıcı tarafından belirlenmiş ve evrenin işleyişini sürdüren bir mekanizmadır. Yaratıcı, bu mekanizmayı belirledikten sonra evrene müdahale etmeye gerek duymaz.[11]

Ateist, derin bir nefes aldı ve başını sallayarak ellerini ovuşturdu. Sözlerin ağırlığını hissedercesine sessiz kaldı, gözleri bir anlık dalgınlıkla uzağa daldı. Agnostik'in yüzünde ise memnun bir gülümseme vardı ve sürekli başını sallayarak konuşmacının fikirlerine katıldığını belli ediyordu. Sanki hem söylenenleri onaylıyor hem de kendi düşüncelerinde bir derinlik keşfediyordu. Gözleri, tartışmanın merkezine odaklanmış, sürekli başını sallıyordu. Dikkatini topladı ve konuşmanın gidişatını merakla izlemeye devam etti.

İnançlı Kişi: Öncelikle şunu açıkça ifade etmeliyim ki: Başından beri sizinle diyaloglarımızda paylaştığınız bilgileri teker teker sorguladım. Sizi dikkatlice dinledim ve bu süreçte, söylediklerinizin derinliğine inip, kendi ifadelerinizle “gerçeği” ortaya çıkarmayı amaçladım. Bu sorgulamayı yaparken, söylediklerinizi sizin kendi kaynaklarınıza dayandırarak inceledim. Dürüst ve samimi cevaplar verdiğiniz için teşekkür ederim.

Ancak, konuşmalarımıza devam etmeden önce şu noktayı vurgulamak istiyorum: Gözlemlediğim kadarıyla, siz Deist ve Agnostik arkadaşımız, aslında Ateist arkadaşınıza destek oluyorsunuz. Söylemlerinizin ardında, hep bir ateist düşüncenin izlerini görmek mümkün. İnsanlar ateist düşünceye soğuk baktıklarında, ortaya agnostik düşünce atıldı ve oradan ateist düşünce beslenmeye çalışıldı. Agnostik düşünceye de soğuk bakanlara ve illa bir........

© Risale Haber