Ah Bu Ezan Sesleri, Veli Eder Herkesi

Çekilip bu damardaki kan Hasan Feyzi

1943 yılında Bediüzzaman ve talebelerinin Denizli Mahkemesi devam ederken, zabıt kâtiplerinden birisi mahkeme riyasetinde bulunan kitapları birer birer Hasan Feyzi’ye (Yüreğil) götürür. Bu suretle Hasan Feyzi eserleri okur. O günün heyecanıyla Üstad’ına Arapça mektup yazar. Mektup aynı kâtibin gayretiyle Fakazlı’nın bulunduğu koğuşa gelir. Okuması için Seyyid Şefik’e verirler. Mektup “Esselâmü Aleyküm yâ müdriken lizâlikel’z-zamân” ibaresiyle başlamaktadır. Altında Hasan Feyizi’nin imzası vardır. İnebolular bu ismi daha önce duymamışlardır. Sevgi, saygı ve temennilerle dolu mektubun Üstad Hazretlerine yazıldığına hükmederek Üstad’a gönderirler.

Tahliyeden bir yıl sonra, temyiz mahkemesi beraat kararını tasdik edip Risale’lerin iadesine karar verir. İnebolular kitapları geri almak için Fakazlı’yı Denizli’ye gönderir. O gün çok şiddetli bir yağmur vardır. Fakazlı, Delikli Çınar semtindeki bir meydanda Mahkeme Reisi Ali Rıza Beyi görür, elini öper.

“Hz. Üstad’a gideceğim. Bir emriniz var mı?”

Ali Rıza Beyin gözleri yaşarır.

“Çok selâmlarımı söyleyiniz. Bize dua etsin.”

O akşam bir arkadaşıyla Hasan Feyzi’nin evine giderler. Hasan Feyzi, Üstad için yazdığı “Boyun bâla, gözün şehlâ” diye başlayan şiiri okur, İbrahim yazar. O gece........

© Risale Haber