Nur Okur
Geçmiş gerçekten bizim için geçti mi? Ne bıraktı ardında geçenler? Belki yüzde bir gülümseme belki de hüznü andıran bir bakış. Ama adı üstünde 'Geçmiş' diyoruz. Geçip giden nice hâdiseler ve insanların ardından. Peki geçmiş için duyduğumuz elemler? Bu elemlerin sonunda gelen ruhsal ve manevî çöküntüler... Nasıl kendimize geleceğiz?
Hangi insanla karşılaşırsak bu hayatta geçmişindeki bir olaydan ya da bir insandan şikayetçi. İçinde büyüttüğü bir öfke, nefretle, elemlerle yaşamaya alışmış bir benlik oluşturmuş kendine. Bir kitapta "Alışılan şeyler bir tabiat halinde insanın içine yerleşir. Bir daha çıkarması çok zordur." (Mehmed Zahid Kotku, Mü'minlere Vaazlar 1, s. 12) diyordu. Ruhumuzu, benliğimizi neye alıştırırsak her zaman bizim ikinci bir tabiatımız haline gelecektir. Geçmişteki elemler içinde kayboldukça kendimizi görmemiz, bulunduğumuz anın kıymetini bilmemiz mümkün değildir. Bir de geleceğe duyduğumuz endişe? Bu........