O evler ki…

“(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına (ve okunmasına) izin vermiştir. O'nu, sabah akşam orada tesbih ederler.” (Nur S./36)

O evler, vahyin aydınlığının kalplere ilk yansıdığı, “Dâr-ul Erkâm” günlerinin yaşandığı, dünyalara değişilmez mübarek mekânlardı. Bir daha asla erişilemeyecek mertebelere yükselen ilk mü’minlerin, Peygamber Efendimize (sav) ve dâvâsı uğruna dünyalık her şeylerini fedâ ettikleri, Resulullah’ın bizzat kendisinden öğrenilen hakikatleri bütün zerreleriyle doya doya hissederek yaşadıkları meskenlerdi.

O evler, kitabı ve hikmeti öğreten Peygamber (sav) dersleriyle, hayatın, ölümün, ötesinin, içindekilerin, varlığın ve var edilişin ulvî gayelerinin, iman etmiş bahtiyar gönüllere verilen derslerle marifetin zirvelerine çıkılan İslâm’ın ilk medreseleriydi.

O evler, içindekilerin şirkin ve küfrün bütün gaddarlığıyla zulüm ve işkencelerine sabır, tahammül ve tevekkül ederek kucağına sığındıkları Peygamberin (sav) sineleri serinleten sohbetleriyle, üzerlerine “sekînet” yağmurlarının yağdığı, huzurun ve sükûnun kalplere indirildiği cennet misal bahçelerdi.

O evler, “Muhakkak ki, mü’minler kardeştir” (Hucurat S./10) hakikatinin, aynı dine, aynı davaya sahiden ve yürekten inanmış, iman ve İslâm kardeşliğinin kıyamete kadar bütün mü’minlere örnek olacak kalbi beraberliğine, ebediyyen çözülmemek üzere bağlandıkları yerlerdi.

O evler muhabbetten yaratılmış Muhammed’in (sav) muhabbetinin aşkı ve mehabetiyle gönüllerin tutuştuğu, saraylara değişilmeyen saadet menzilleriydi. Peygamberle gelen, Allah’a kulluk yoluna adanmış insanların ihlâs, sadakat, samimiyet, hâmiyet ve gayretlerini, asumanın sakinlerinin gıptayla alkışladıkları mutlu ve mübarek hanelerdi.

Cenâb-ı Allah, hikmetli Kitabında o evleri ve içindekileri “O evler ki” beyanıyla medh ediyor. Ne mutlu o evlere ve o evdekilere. Onlara sahabe dendi. Peygambere sahip çıkıp, kendisiyle ve doyumsuz sohbetiyle şereflendiler. O’nu, dinini ve davasını kendi canlarından aziz bilip uğrunda vakf-ı hayat ettiler.

Çünkü O evlerde “Birtakım insanlar ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nur S./37)

Nice günler, nice seneler ve devirler geçti. Devran döndü, zaman değişti. Geçen zamanla beraber yaşananlar da yaşayanlar da veda ettiler hayata. Gidenler gelmiyor, gelenler de çok şeyler koparıp götürüyor hayattan.

Yaşanan iyi ve/ya kötü hal ve hadiseler sonrakiler için izler bırakıp geçiyor. Öncekiler gittiler. Sonrakiler ve onlardan sonrakiler ve daha da sonrakilerle gelen rüzgârlar, fırtınalar ve kasırgalar önlerindeki pek çok şeyi yıka yıka, fırtına ve........

© Risale Haber