Bediüzzaman, devlet cebriyle topraklarından zulmen koparılıp Barla'ya sürüldüğünde, Kamal Atatürk Ankara'sının muradı, bu küçük ve ıssız köyde verimsizleşip, ölüp gitmesidir. Ne var ki, Kader-i İlâhînin muradı başkadır. Ankara'nın zulmanî maksadı, karanlık yerine aydınlık bir dünyanın inkişafını netice verir.
Büyük Üstad'ın sekiz yıl ikamet ettiği evi, bugün dünyanın dört bir yerinden gelen Nur Talebelerinin ziyaretine açık bir mekândır. Gelenler, ziyaretçi yoğunluğu sebebiyle beş on dakika ile sınırlı ziyaretlerde bulunurlar. Zaman ve mekânın müsaadesi nisbetinde namaz kılınır, teberrüken bir parça Risale okunur, hatıraları yâd olunur ve edeble gelindiği gibi edeble dönülür.
Evin herhangi bir bekçisi yoktur, bekçiye ihtiyaç da yoktur. Zirâ, Nur Talebeleri asil ve müeddeb insanlardır; her türlü nümayiş ve taşkınlıktan uzak dururlar. Kırmazlar, dağıtmazlar, kirletmezler, anırmazlar, ulumazlar.
Ne var ki, Nurculardan da, Nurculuktan da, insanlıktan da çok uzak üç beş kişilik bir güruh, bu nuranî tablo ve atmosferi bozacak bir terbiyesizliğe, bir ahlâksızlığa imza atmış. Yakışıksız tavır ve gürültülerle insan olmadıklarını ortaya koymakla kalmamış, Nur Talebelerinin hiçbir şekilde alakâ duymadıkları it başı işareti yaparak büyük bir kitleyi........