Bu Müslümanlar nerde?

"Müslüman müslümanın kardeşidir. Kim Müslüman kardeşini bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır." (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)

Yer Felluce…

Vakit gece yarısı, zifiri karanlık…

Toprak evlerden herhangi bir ev. Biri orta yaşlarda, diğeri seksenine merdiven dayamış iki kadın ve bir erkek çocuk, on iki-on üçünde; toplam üç kişi.

Gecenin karanlığını; ay ışığı ve şimşek çakarcasına bir yanıp bir sönen alevlerin ışığı aydınlatıyor. İnsanlığın kararışı, gecenin yanışı ve medeniyetin yanlışı bu patlayan alevler. Üç yürek toprak odada, hepsi endişe içinde. Biri tecrübeli, teslimiyet içinde, duâ hâlinde; diğeri kararlı tedbirli ve tevekkül ile duâ hâlinde; üçüncüsü ise sadece korkuyor ve duâ hâlinde ama üç yürekte de endişe…

Şehir kuşatma altında. Toprak evler toplarla yerle bir ediliyor. Bu gece yapılabilecek tek bir şey kalıyor geriye; duâ!.. Top sesleri dışında odada duyulan tek ses, küçük radyonun cızırtılı sesi. Felâket tellalı gibi radyo. Şu kadar sivil, şu kadar mücâhid şehid. Dünyada protestolar, savaş karşıtı gösteriler, müslümanların tepkileri. Ve bunlara göz yumuş, savaşa devam!

Sunucu "Allah bizimle, zafer bizim olacaktır" sözleriyle bitiriyor yayını. Çocuk gözlerini diktiği radyodan kaldırıp kadına bakıyor:

"-Anne babam geri gelebilecek mi sence?"

"Bilemeyiz ki Hüseyin'im. Duâ et, dönsün sağsâlim."

"-Peki dünyada bizden başka bir çok müslüman var, protestolar oluyor, savaş lânetleniyor ama niye hâlâ bir şey olmuyor? Bu insanlar ne yapıyor? Bizim ne hâlde olduğumuzu bilmiyorlar mı?"

"Biliyorlar oğlum. Televizyondan izliyorlardır. Muhakkak bu zâlimlerin yaptıklarını yanlarına bırakmaz kardeşlerimiz. Bugün itiraz ederler, yarın........

© Pusula Gazetesi