Altı saattir CHP’den bir ses yok —veya bana ulaşmıyor. Hayırdır. Öldü mü yoksa!
Hâlbuki birkaç gündür, ne güzel, CHPlilerin CHPlilere ayar verip durmasını, birbirlerinin kuyusunu kazmasını izleyip, dinleyip duruyorduk. CHP’nin hayatta olduğuna dair bir endişemiz yoktu. İronik bir biçimde, hayatta olduğuna dair bir soru işareti olmaması için CHP’nin kendisine işkence ediyor olması lazım geliyor. Şimdinin işi değil, hep öyleydi.
Acıklı olan CHP’nin böyle —olduğu gibi— olması değil. Birkaç gündür sahnelenen karşılıklı peşrevlerle pehlivanlığını, karşılıklı kabarmalarla horozluğunu ispatlamaya çalışma tiyatrosunda sahne alan zevatın —ve bu zevatın işgal ettiği partiye oy vermeyi itiyat haline getirmiş olanların— kendilerini pek akıllı, en akıllı zannetmeleri… Memlekete —hatta ne memleketi dünyaya— dair her şeyin kendilerine sorulması gerektiğine inanmaları… İşbu pehlivanlar kafeslerinden çıktıklarında önüne gelenden dayak yiyor, kümeslerinden her çıktıklarında tüyleri yolunmuş, ibikleri kanlı dönüyorlar.
Sonra?
Kafeslerinde/kümeslerinde birbirlerine dayılanırken, zannedersiniz ki karşılarında kimse duramaz.
Kılıçdaroğlu namında bir vaka var mesela. Bir gün birisi biyografisini yazacak ki kan kırmızı. Ama hepsi kendisinin ve CHP’nin —ve elbette ülkenin— kanı. Şimdi........