Sevgili Atatürkçüğüm

KÜLTÜR

İlkokul eğitim müfredatında Atatürk anlatısı, eşzamanlı olarak iki taraflı ilerler: Bir taraftan, Cumhuriyet’in, devletin, toplumun, halkın varlığı Atatürk’e bağlanır; o olmasaydı, bugün sahip olduğumuz hiçbir şeye sahip olmayacağımız düşüncesi çocukların zihnine kazınır. Diğer taraftan da Atatürk’ün ölümsüz olduğu, gönüllerde yaşadığı, onları (çocukları) her zaman izlediği ve onlardan çok şey beklediği vurgulanır.

VAHAP COŞKUN 22 Temmuz 2024

Sevgili Atatürkçüğüm, Esra Elmas’ın yüksek lisans tezine dayanan bir kitap. Elmas, tezi için, biri devlet diğeri de özel okul olmak üzere iki farklı ilköğretim okulundan 60 öğrenciye, açık uçlu üç sorudan oluşan (Atatürk sizce nasıl biridir? Atatürk’ü en çok hangi özelliği ile hatırlıyorsunuz? Atatürk şu anda yaşıyor olsaydı, hayatımızda bir fark olur muydu?) bir anket uygulamış. Ayrıca çeşitli zamanlarda belediyeler ve okulların işbirliği ile hazırlanan ve Atatürk’e çocukların kaleminden yazılmış mektuplardan da bu çalışmada istifade edilmiş.

Tarihi şahsiyetler; ulus inşa etme sürecinin en belirleyici unsurlarından biri; zira bu şahsiyetler, devletin tasavvur ettiği ulusun ve o ulusun sahip olduğu düşünülen değerlerin taşıyıcısı ve yansıtıcısı işlevi görürler. Devlet, tarihi şahsiyetlerle özdeşleştirdiği değerlerin, yönetimi altında bulunan toplumda, kitlelerde mümkün mertebe kök salmasını amaçlar. Devletin bu amacına dönük en kapsamlı ve en etkili çalışan kurum ise okuldur. Çünkü bugünün küçükleri, tarihi şahsiyetleri yoğun olarak okulda tanır ve onların temsil ettiği değerleri kuşanarak yarının büyükleri haline gelirler.

“Çocuk, okulda tarifi yapılan hakikatler düzenini (sosyal, iktisadi, kültürel ve siyasi) öğrenir ve çocuktan bunları benimsemesi ve kendinden sonraki kuşaklara aktarması istenir. Çocuklara sahip çıkma mücadelesinde hiç değişmeyen husus, adı değişse de, çocuklardan her zaman bir otoriteye biat ve itaat etmelerinin istenmesidir.” (s. 36)

Elmas, bu noktadan hareketle, ilkokul öğrencilerinde nasıl bir Atatürk algısının olduğuna bakar. Çünkü Cumhuriyet’in kurucu aktörü olarak Mustafa Kemal Atatürk, eğitimi sisteminin merkezinde yer alır. Bütün bir eğitim müfredatı, onun etrafında şekillenir. Okula adımını attığı ilk günden mezun olduğu son güne kadar çocuklardan, her davranışlarında Atatürk’ü örnek almaları, onun kimliğine bürünmeleri istenir ve beklenir.

“Türkiye’nin modern yüzü”

Osmanlı-Cumhuriyet modernleşmesi, hep düz bir çizgi izlemese ve ara sıra zikzaklar çizse de, özünde Batılılaşmacıdır. Hedef, Batı’nın bilim ve teknolojisini alarak devleti kurtarmak ve toplumun ilerlemesini sağlamaktır. Hayati bir değer taşıyan bu hedefe ulaşmak ise, Batı’daki gibi aklı esas alan bir düzenlemeyi gerekli kılar. Eğitim, bu bağlamda, çok uzun bir süre dinin etkisi altında kalmış bir topluma Batılı değerleri kabul ettirmenin bir aracı olarak görülür.

Batılı değerleri benimsemiş ve karanlık geçmiş ile bağlarını koparmış aydınlık yeni nesil okulda yetişir. Muasır medeniyete ulaşmayı gaye edinen yeni vatandaş, okulda yaratılır. Atatürk’ü takip etmesi gereken yeni vatandaşı yaratacak olan okul da, her yönüyle Atatürk’ün fikriyatını yansıtmak üzere tasarlanır.

“Atatürk, tüm geçmiş ve gelecek ideallerinin ete kemiğe büründüğü, Türkiye’nin modern yüzüdür. O kurucu Ata figürüdür, aydınlanma reformları bağlamında esas olarak siyasi alanda dini referanslardan çıkış, kamu alanında dini simgelerin ikinci planda yer almasına geçiş sürecinin merkezinde yer alır. Onun adıyla anılan ilkeler anayasal hükümlerdir. Devletin, Atatürkçülük olarak tanımlanan resmi bir ideolojisi vardır.” (s. 47)

Okulun hem fiziksel yapısı ve hem de okulda verilen derslerin içeriği Atatürk’ün sembolik ağırlığı ile kuşatılır. Çocuklar, okulun bahçesinde Atatürk büstünün önünde İstiklal Marşı okurlar. Sınıflara girdiklerinde, kendilerine yukarıda bakan bir Atatürk portresi ile karşılaşırlar. Hemen her derste Atatürk’ün adını zikrederler. Yani çocuklar, okulda her daim Atatürk’ün ağırlığını üzerlerinde hissederler.

Çocuklar ile Atatürk arasındaki bu sıkı irtibat, salt okulla da sınırlı kalmaz. Dışarı çıktıklarında ve sosyal hayata karıştıkları her yerde çocuklar Atatürk ile bir şekilde rastlaşırlar. Sokaklarda, caddelerde ve meydanlarda mutlaka Atatürk’ü akla getiren bir heykel, bir söz ya da bir fotoğrafı görürler. Atatürk her daim onların yanındadır; yaptıkları, ettikleri ve dahi düşündükleri Atatürk tarafından gözlenmektedir.

“Karganın karalığı”

İlkokul eğitim müfredatında Atatürk anlatısı, eşzamanlı olarak iki taraflı ilerler: Bir taraftan, Cumhuriyet’in, devletin, toplumun, halkın varlığı Atatürk’e bağlanır; o olmasaydı, bugün sahip olduğumuz hiçbir şeye sahip olmayacağımız düşüncesi çocukların zihnine kazınır. Diğer taraftan da Atatürk’ün ölümsüz olduğu, gönüllerde yaşadığı, onları (çocukları) her zaman izlediği ve onlardan çok şey beklediği vurgulanır.

Çocuklar ile Atatürk arasındaki ilişki, bu........

© Perspektif