“Tanrı Öldü”, Allah Ne Yapıyor?

TOPLUM

Batı insanının istiğna ve istikbârının bir sonucu olarak Tanrı’nın öldürülmesi; ruhun, vicdanın, kalbin, dinin, merhametin ve adaletin ölümüdür. Ölen “Tanrı”nın Kilise’nin yarattığı Tanrı imgesi olduğunda kuşku yoktur.

İLHAMİ GÜLER 19 Mayıs 2024

Tanrı’nın Ölümü

Nietzsche’nin “Tanrı öldü” sözüne, onun ateist kininin bir ifadesi olduğu sanılarak, “Nietzsche öldü”. Tanrı” naziresi ile karşı çıkılmaya çalışılır. Oysa Heidegger’in ifade ettiği gibi bu yargı: “Batı tarihinin, iki bin yıldır süregelen yazgısını ifade eder… Nihilizm, Nietzsche’nin bildiği, geçen (19’uncu) yüzyılda egemen olan, şimdiki (20’nci) yüzyılı da belirleyen, tarihsel bir (düşünce) akımının adlarından biridir. Nietzsche, bu akımın yorumunu, kısa bir cümlede özetledi: “Tanrı öldü.” (M. Heidegger, Nietzsche’nin “Tanrı Öldü” Sözü, Çev: Levent Özşar, Bursa, 2001, s 14.) Batı tarihinde Kilise’nin açtığı parantezde işledikleri cinayetlere bir isyan olarak, yine Batı insanının istiğna ve istikbârının bir sonucu olarak Tanrı’nın öldürülmesi; ruhun, vicdanın, kalbin, dinin, merhametin ve adaletin ölümüdür. Ölen “Tanrı”nın Kilise’nin yarattığı Tanrı imgesi olduğunda kuşku yoktur.

Nietzsche, Şen Bilim adlı kitabının “Kaçık Adam” adlı bölümünde bu olayı şöyle tasvir eder: “Kaçık adam, onların (pazar yerinde toplananlar) arasına dalıp, bakışları ile onları delip geçerek: ‘Tanrı nerede?’ diye sorar, ‘şunu da söyleyeceğim, onu, biz öldürdük; sizlerle ben! Hepimiz, onun katiliyiz. Ama bunu nasıl yaptık? Denizi kim içebilir? Bütün ufku silmemiz için, bize bu süngeri kim verdi? Güneşin zincirlerinden koparırken ne yaptık biz yeryüzüne (dünyaya). Nereye gidiyor şimdi dünya? Biz, nereye gidiyoruz? Bütün güneşlerden uzağa mı? Sürekli boş yere, geriye, öne, yana, bütün yönlere atılıp durmuyor muyuz? Üst-alt kaldı mı? Sanki sonsuz bir hiçte yolumuzu yitirmiyor muyuz? Boş uzayın soluğunu ensemizde hissetmiyor muyuz? Hava giderek soğumuyor mu? Giderek daha çok karanlık ve gece gelmiyor mu? Öğleden önce fenerler yakmamız gerekmiyor mu? Tanrı’yı gömen mezar kazıcıların yaygarasından başka bir ses duymuyor muyuz? Tanrı’nın çürümesinden başka koku duymuyor muyuz? Tanrı, çok çürüdü. Tanrı öldü! Tanrı öldü! Tanrı öldü! Tanrı öldü gitti! Onu öldüren de biziz! Bütün katillerin katili olan biz, nasıl avunacağız? Dünyayı şimdiye kadar elinde tutan, en kutsal, en güçlü olan, bizim bıçaklarımızla kana bulandı. Bizden bu kanı kim temizleyecek? Hangi suyla temizleyeceğiz kendimizi? Nasıl bir kefaret töreni düzenlesek? Hangi kutsal oyunu (dansı) oynasak? Bu eylemin çapı bizim için fazla büyük değil mi? Bu eylemi, biz gerçekleştirdiğimiz için; bizim, Tanrı olmamız gerekmiyor mu? Tarihte bundan büyük bir eylem/olay olmadı… Bu tekinsiz olagelme daha yolda. Yolculuğunu sürdürüyor. Bu haber, henüz insanların kulağına ulaşmadı. Şimşek ve gök gürültüsü de gerçekleştikten sonra görülür-duyulur…’” (Heidegger, a.g.e., 16-17.)

Batı’nın Aydınlanma, Rönesans, Reform, Endüstri Devrimi, Fransız İhtilali ile girdiği bu süreç, insanlığa fatura olarak dünyanın büyük bölümünün kolonileştirilmesi/Emperyalizm, İki dünya savaşı, Faşizm, Komünizm ve Kapitalizm ve (en son “Gazze” dâhil) katliamlar olarak ödetildi.

Allah Ne Yapıyor?

Kur’an’ın “Sünnetullah” ve “Esmau’l-Hüsna” kavramları ile tasvir ettiği “Allah” imgesi, İslam düşünce tarihinde başlıca dört farklı şekilde ortaya konmuştur: Mu’tezile-Matüridi, Eş’ari, Felsefi ve Tasavvufi. Bu imgelerin ontolojik-........

© Perspektif