Sömürü Düzeni ve Güvencesizlik Girdabında Kadın Emeği |
BİRTEK-SEN’in “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Tekstil Sektöründe Kadın Emeği ve Sendikal Algı” raporu, sektörün büyüme stratejisinin sürdürülemezliğini kadın işçilerin yakıcı deneyimleriyle ortaya koyuyor Rapordaki tanıklıklar, 30 fabrikanın içinden toplanmış. Her biri farklı ünlü markalara üretim yapan bu fabrikaların ortaklaştığı üç temel konu var: Düşük ücret, dayanmanın güç olduğu uzun çalışma saatleri ve emeği de hayatı da sessizleştirilen kadınlar.
EMİNE UÇAK ERDOĞAN 2 Kasım 2025Ekonomik krizle birlikte yapısal sorunları derinleşen sektörlerin başında tekstil geliyor. Sektörün yoğunlaştığı illerde üreticiler ve ihracatçılar uzun süredir, yükselen maliyetler ve döviz kuru sebebiyle sektörün dar boğazda olduğunu belirtiyor. Üretimin, özellikle Mısır başta olmak üzere başka ülkelere kaydığı da sektörde sıkça konuşulan konular arasında. Bu daralmanın ekonomik kriz kaynaklı yapısal sebepleri olduğu kesin; ancak pek konu edilmeyen bir alan daha var ki o da emek ve iş gücü piyasasındaki güvencesizliğin sürdürülebilirlik alanında yarattığı girdap. Bu girdap, kadın iş gücü açısından daha da derinleşiyor.
Birleşik Tekstil, Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası’nın (BİRTEK-SEN) “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Tekstil Sektöründe Kadın Emeği ve Sendikal Algı” raporu, sektörün büyüme stratejisinin sürdürülemezliğini kadın işçilerin yakıcı deneyimleriyle ortaya koyuyor. BİRTEK-SEN’in çalışmalarına daha önce de “Grev, Eşitsizlik ve Siyasi Tutumlar” başlıklı yazımla yer vermiştim. Tekstil sektöründeki kadınlar için sendika, “sorunlara doğrudan müdahale eden bir aktör” olarak tarif ediliyor. Bu değerlendirme, sendikal hareketlerin yeniden inşası açısından son derece önemli.
İşçi hakları aktivisti Bilge Seçkin Çetinkaya, raporun sunuş yazısında Türkiye’nin sektörde “ucuz işgücüyle rekabet” modeline dayandığını ve bu modelin omurgasını kadın emeğinin oluşturduğunu hatırlatıyor. Çetinkaya, araştırmanın Adana’dan Malatya’ya, Urfa’dan Adıyaman’a ve Antep’e uzanan geniş bir alanda yapıldığını belirterek şu tespiti yapıyor:
“Bu illerde kadın işçiler, küresel tedarik zincirlerinin hız, esneklik ve düşük maliyet taleplerini karşılamakta; ama aynı zincirin görünmeyen halkasında düşük ücret, uzun mesai, taciz ve sendikasızlıkla kuşatılmış bir hayat sürmektedir. Kadın işçiler, ‘yeni kriz’in etkisi altında, hızlanan modanın ışıltılı vitrinlerinin arkasındaki karanlıkta, derin bir sömürü kuyusunda ömürlerini tüketmektedirler.”
Kadın araştırmacı ve yazarlar tarafından hazırlanan rapordaki tanıklıklar, 30 fabrikanın içinden toplanmış. Her biri farklı ünlü markalara üretim yapan bu fabrikaların ortaklaştığı üç temel konu var: Düşük ücret, dayanmanın güç olduğu uzun çalışma saatleri ve emeği de hayatı da sessizleştirilen kadınlar.
Asgari Ücretin Azamiye Dönüşmesi
Raporda, kadınların büyük bölümünün net maaşlarının 22.104 TL civarında olduğu belirtiliyor. Ancak bu oran, TÜİK’in dört kişilik bir aile için açıkladığı yoksulluk sınırının oldukça altında. Depremin ardından artan kiralar ve bölgedeki yaşam maliyetinin ülke genelinde olduğu gibi yükselmesi, durumun vahametini daha da artırıyor. Ücretlerle ilgili diğer bir sorun, ücretlerin hem markalar hem fabrikalar arasında........