menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Şeyh Abdullah ‘Demokratik’ Oldu”

18 11
24.11.2025

Suriyeli aktörlerin değişimlerine tanıklık ederken çoğu zaman iki hata yapıyoruz. Ya romantize ediyor ya da hemen reddediyoruz. Gerçek ise her iki uçtan da daha çetrefilli. Bütün hikâye sakalın ucunda başlayıp kravatın düğümünde bitiyor. Oysa bu kırılganlık, Suriye’nin en sert adamlarını bile günün birinde gülümseyerek kravat düzelten siyasetçilere dönüştürebilecek kadar güçlü.

Cephe hattında, çamurun içinde, enkazların arasında keskin bir duman kokusuyla, sert adamların arasında yıllarca dolaştım. Her birinin yüzleri ve hikâyeleri başkaydı ama hepsinin üzerinde aynı savaşın gölgesi vardı. İç savaş insanın omzuna yeni bir ağırlık bırakıyordu. Bir sözünü alıyor, bir inancını kemiriyor, bir parçanı koparıyordu. En çok da sakallara dokunuyordu savaş. Sakal orada sadece tüy değildi. Bir ideolojinin kılıfı, bir “cemaatin” nişanı, bir grubun bayrağıydı. O günlerde “akide” denilen şey tartışılamazdı. “Küfür alameti” bir davranış, ölüm nedeni olabilecek bir suçtu.

Abdullah el Kürdi’nin sakalı uzun, yüzü sertti, karakteri sakindi. Sakal onun için (de) imza, aidiyet ve bir cevaptı. Afrinliydi. IŞİD’le ve YPG’yle çatıştı. Yıllar sonra, savaş henüz bitmemişken onu “diplomatik” bir toplantıda takım elbisenin içinde, omuzlarına hafifçe oturmuş bir dünya yorgunluğuyla karşımda dururken gördüğümde savaşın ona artık yetmediğini fark ettim. Kravat takmıyordu belki ama takım elbise giymeye başlamıştı. Gözlerinde hâlâ aynı sakinlik vardı. Ancak çevresi bir gün “Şeyh Abdullah demokratik oldu” demeye başladı. “Demokratik”, onlar için “pis” bir kelimeydi, uğruna savaşılacak bir şey değildi. “Falanca kişi ‘demokratik’ oldu” diye fısıldanması, cephe gerisinde ağır bir ithamdı.

Bütün hikâyenin sakalın ucunda başlayıp kravat düğümünde bitmesi kadar kırılgan olduğunu bu anlarda öğrendim. O kırılganlık, Suriye’nin en sert adamlarını bile günün birinde gülümseyerek kravat düzelten, kameralara poz vermeye çalışan “siyasetçilere” dönüştürebilecek kadar güçlüydü.

Ahmed el Şara’nınki de benzer bir “dönüşüm” hikâyesi. Herkesten daha sert hassasiyetlere sahip olduğu düşünülen bir çerçevenin içinden gelmiş bir adamdı. Sonra........

© Perspektif