Türkiye’nin en önemli sektörlerini saymaya kalksak başında tekstil hazır giyim gelir. Gerek istihdamdaki rolü, gerekse de ihracatta kg/dolar bazındaki performansı ile çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Hatta bir dönem ‘Türkiye tekstilden çıkmalı’ şeklinde bakan düzeyinde açıklamalar yapılırken, ‘Dünyada ilk beşe giren kaç sektörümüz var’ diye soruyu ortaya koymuş, sıkıntının sektörde değil, ülkenin üretim ekosisteminde olduğunu belirtmiştim.
Bu yüzden gönül rahatlığıyla bu satırları yazıyorum. Halen de sektörün ülkemiz için önemli olduğunu belirtiyor, ama farklılaşarak hayatına devam etmesi gerektiği konusundaki düşüncemin de altını çiziyorum.
Son dönemde rekabetteki zorluklar, kurun baskı altında tutularak aşırı değerli TL yaratılması ve TL maliyetlerinin anormal artması, ihracat gelirlerinin TL’ye çevrilerek kur riskinin bindirilmesi, ciddi vergi ve prim yükleriyle boğuşması konusundaki sorunlarının da farkındayım.
Fakat bunların çözümü açlık sınırının altında yaşanan bir ülkede, insanları köle fiyatı çalıştırarak ayakta kalmak da değil. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Müşterek Başkanı Ramazan Kaya şunları söylüyor; haberden aktarayım:
“…Kaya, hükümetten taleplerini sıralarken “Bizim için en önemli konulardan biri de asgari ücretin OVP’deki yeni dönem enflasyon hedefi ile belirlenmesi. Maliyetlerimizi ancak bu şekilde dengeleyebiliriz” dedi…”
Bu açıkça çalışma arkadaşını kurban etmektir. Denilecek ki, zaten asgari ücret uygulamıyorlar. Ne uygulanıyor? Ortalama verilen fiyatın da yoksulluk sınırının yarısı civarında gezdiğini biliyoruz.
Burada çalışanın aldığı ücreti tartışıp, gerçek olmayan enflasyonu bile konuşmayıp, hayallerdeki enflasyon üzerinden........