menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Okumalar, değinmeler

12 0
28.06.2025

“İspanya’yı hiç görmedim” cümlesinin gazıyla devam ediyorum. Salamanca’dayız. Bizi oralara Alişan Çapan götürüyor. Güzel abi Cevat Çapan’ın oğlu. Alişan, bir süre Salamanca’da yaşamış, yaşadıklarını yazıya dökmüş: (Bkz. Güle Güle Ki Tarif Edemem, Adam Yayınları)

“Bir süre burada kalacağım, Carol’le Carlos’un evinde. Eve adımımı attığımda henüz iki haftalık olan oğulları Carlos’u da unutmamak lazım. En küçüğümüz olduğu için kendisine Carlitos diye hitap ediliyor.

Carol aşçı ama yeni doğum yaptığı için o dönemde çalışmıyor. Carlos ise ilkokul öğretmeni o da çevre okullarda kadro olmadığından bir Çin lokantasında garsonluk yapıyor. Her türlü yokluğa rağmen kurmuşlar yuvalarını bir de Carlitos’u peydahlamışlar; ben de kiracıları olarak aralarına katılınca mürettebat tamamlanıyor.”

Bol alıntılı bir yazı olacak. Hatta susup kenara çekileceğim çünkü yazı güzel. Cep telefonlarının henüz yaygınlaşmadığı günlerde Salamanca’dan İnsan Manzaraları diyelim:

“Salamanca yüz elli bin nüfuslu küçük bir şehir. Sakinlerinin büyük bir kısmı öğrenci, ortaçağdan beri ülkenin en önemli üniversite şehirlerinden biri olmuş. Günümüzdeyse aynı zamanda İspanyolca öğrenmek isteyenlerin kabesi.”

“…serüvenimin daha ikinci gününde Salamanca nefesleri kesen bir maçtan sonra tarihinde ilk defa Barcelona’yı 4-3 yeniyor. Yeni arkadaşlarım memnun, ayağın uğurlu geldi diyorlar. Ben de bu arada ilk İspanyolca dersimi alıyorum: Fıçı bira istersen ‘una cana por favor!’ diyeceksin. Hay hay, ‘una cana por favor!’

(…) Ertesi gün İspanyolca kursuna başlıyorum. İlk öğretmenim Pilar........

© P24