Jül Vern Seyahat Acentesi: Victoria’nın güvertesinde

Nellie, giysilerini değiştirip güverteye çıktı. Diğer yolcular, yazlık giysiler içinde tembel tembel uzanıyor ya da uzun bir tente ile güneşin yakıcılığından korunan güvertede geziniyorlardı. Bir kenarda oturup not defterini açtı:

“Deniz pürüzsüz, kadifemsi görünümlü, şimdiye kadar gördüğüm en mavi deniz. Hava bir gül yaprağı kadar yumuşak, insanın hayalini kurduğu ama nadiren bulduğu ılık bir bir hava. Burada, yabancı insanların arasında, yabancı sularda tek başıma dururken, hayatın ne kadar tatlı olduğunu düşünüyorum.”

Öğleye doğru, Kalküta’da kamu hizmetinde çalışmış bir İngiliz ile tanıştı. Adam son yirmi yıldır Hindistan’daydı ve bu süre zarfında defalarca İngiltere’yi ziyaret etmişti. Nellie, gazetecilik refleksi ile “20 yıl Hindistan’da hangi kamuya hizmet ettiniz?” sorusu eşiğine geldi ama eşiği geçmedi.

Adam, Calais-Brindisi treninde Nellie ile aynı yolculuğu yaptığını, kendisini trende farkettiğini söyledi. Nellie’nin yalnız seyahat ettiğini öğrenince vaktinin çoğunu onun rahatı, keyfi ile ilgilenmeye ayırdı. Böylece Nellie, bir an için aklından geçirdiği “20 yıl Hindistan’da hangi kamuya hizmet ettiniz?” sorusundan uzaklaştı.

Güvertede gemi kaptanı etrafında garip bir hareketlilik vardı. Kaptan cins bir adamdı, haza öküzdü. Kabalık konusunda müstesna bir şahsiyet idi. Nellie kaptan’a bir mektup getirmişti ama kaptan ne notu ne de Nellie’yi........

© P24