Gemiden inerken kayıkçı rekabeti ile bölünen grup karada birleşti ve uzun bir caddenin iki yanında sıralanan alışveriş dükkânları ile ilgilendiler. Tabelasında “Omar Effendi” yazan bir mağazaya yöneldiler. Kapı girişinde insan boyuna yakın bir tabelada, mağazanın diğer şubelerinin adları yazılıydı: Bükreş, Selanik, İstanbul, İzmir, Kahire, İskenderiye, Tanta, Tunus.
Nellie, olağanüstü düşük fiyatlarla sunulan cazip dantelleri, ilginç Mısır eşyalarını satın alma güdüsüne direndi ve diğerleri gibi bir güneş şapkası ve Doğu’da adet olduğu üzere şapkanın etrafına sarmak için bir pugaree almakla yetindi. Daha sonra gruptan birkaç kişi ile çevreyi dolaşmaya çıktı ve kendi ifadesi ile şöyle dedi: “bana göre tuhaf bir halkın tuhaflıklarıyla gözlerime ziyafet çektim.”
Nellie, İngiltere’deki tren yolculukları boyunca, İngiliz trenlerini, yolcuların davranışlarını, kompartman biçimlerini vs, Amerika ile kıyaslayarak, biraz yukarıdan bakan karşılaştırmalar yapmıştı. Galiba bu kez bir karşılaştırma dahi yapmıyordu. Mısır halkı, karşılaştırma yapılamayacak bir kategoriydi herhalde. Ya da sadece “tuhaflıklar” kategorisine girebiliyorlardı.
Batılı gözde “tuhaflık” olarak kalmak Mısırlı’nın tanıdığı bir durumdu. Mesela Kavalalı Mehmet Ali’nin oğlu, Hidiv İsmail’in babası İbrahim 1846 senesi yazında Mısır veliahtı olarak, Birmingham’daki imalathaneleri ve........