Cinergi’nin “Zor” Ölümü!

80’lerin sonuna gelindiğinde Disney, daha önce hiç olmadığı kadar parlak bir dönem yaşıyordu. Oysa sadece on yıl önce şirketin durumu berbattı. Gelirler çakılmış, hisseler ucuzlamış, üstüne bir de peş peşe gelen şirketi ele geçirme girişimleri… Kısacası, bir zamanların masal fabrikası, masal anlatacağına kendi varlığını kurtarmaya çalışıyordu.

Sonra 80’lerin ortasında yönetim değişti. Yeni ekip, Disney’i uçurumun kenarından çekip aldı, şirketi yeniden büyüme yoluna soktu. Bu dönüşümün en önemli hamlelerinden biri, 1984’te kurulan Touchstone Films’ti. Disney, “çoluk çocuk” imajını biraz kenara bırakıp yetişkin seyirciye de iş yapmak istiyordu. Touchstone tam bunun için tasarlandı: Disney adının taşıyamayacağı “büyükler için” filmler, bu yeni etiketle vizyona girecekti.

Plan tuttu. Touchstone ardı ardına gişe hitleri çıkardı ve 1987’ye gelindiğinde Disney, Hollywood’un en çok hasılat yapan ikinci stüdyosu olmuştu. Bir yıl sonra bu kez Hollywood Pictures sahneye çıktı. Touchstone, Hollywood Pictures ve Walt Disney Pictures üçlüsüyle şirket, iddialı bir hedef koydu: yılda 24 film.

Tam o sırada, bambaşka bir tarafta, bağımsız yapımcı Andrew Vajna kendi hayatının kırılma noktasına yürüyordu.

Carolco’dan Cinergy’e: Andrew Vajna’nın kumarı

1970’lerde Vajna, Mario Kassar’la birlikte Carolco’yu kurmuştu. Düzeni basitti: Filmleri bağımsızca üret sonra büyük stüdyolara dağıtım için sat. Bu model, 1980’lerde First Blood gibi bir filmle altın madeni buldu. Sylvester Stallone’lu ilk Rambo filmi, hem gişede patladı hem de tarihin en ikonik aksiyon serilerinden birini başlattı ama Carolco aynı büyüklükte ikinci bir vurucu iş çıkaramıyordu.

1989’da Vajna “tamam, buraya kadar” dedi ve şirketteki hisselerini Kassar’a 100 milyon dolara sattı. Planı, kendi prodüksiyon şirketini kurup daha büyük, daha gösterişli, daha “olay” filmler yapmaktı.

Yeni şirketin adı: Cinergi.

1990 yazında bomba patladı: Cinergy, Walt Disney Company ile özel bir anlaşma imzaladı. Disney, Cinergi’nin 25 filmini dağıtmayı taahhüt ediyor, her filmin bütçesinin üçte birini finanse ediyor, karşılığında Kuzey/Güney Amerika dağıtım haklarını alıyordu. Geri kalan bütçe için Cinergi, uluslararası hakları önceden satarak finansmanı tamamlayacaktı. Vajna, Carolco günlerinden uluslararası pazarları iyi tanıyordu; hangi ülkede ne kadar para döner, kimle nasıl anlaşılır, hepsini biliyordu ama ortada kritik bir fark vardı: Carolco, görece “mütevazı” bütçeli filmlerle büyümüştü. Cinergi ise doğrudan blockbuster kulvarına atlıyordu; dev bütçeler, büyük yıldızlar, global gişe hedefleri… Yani ya gökyüzü ya yerin dibi.

İlk hamleler: Medicine Man, Mario ve ağır adımlar

Anlaşma imzalanır imzalanmaz Cinergi masaya ciddi projeler koymaya başladı. Ağustos 1990’da Tom Schulman’ın The Stand adlı senaryosu 2,5 milyon dolara alındı. Schulman, Dead Poets Society ile Oscar kazanmıştı; yani para isme gidiyordu. Çok geçmeden Joe Eszterhas’ın Original Sin projesinin hakları da 1,5 milyon dolara alındı. Kâğıt üzerinde her şey güzel duruyordu ama sektör aynı anda bambaşka bir yöne doğru savruluyordu.

90’ların başında yıldızların, senaristlerin ve yönetmenlerin maaşları delirmişti. Yetenek savaşları bütçeleri şişiriyor, maliyetler tırmanırken stüdyo kârları düşüyordu. Büyük stüdyoların toplam kârı 1989’da 1,2 milyar dolarken 1991’de 800 milyon dolara inmişti. Jeffrey Katzenberg, 1991’de bir iç yazıyla Disney’de “blokbuster zihniyetine kapılmayalım” uyarısı yapıyor, Dick Tracy gibi yüksek bütçeli ama hayal kırıklığı yaratan projelerin tekrarından kaçınmak istiyordu.

Çözüm neydi? Katzenberg’in aklı şuraya çalışıyordu: Büyük filmleri doğrudan Disney’in riskine almak yerine, Cinergi gibi bağımsızlarla ortak olmak. Başkasının parasıyla büyük oynamak, kazanınca “biz yaptık” demek, kaybedince zararın çoğunu ortağa bırakmak.

Cinergi için kulağa harika gelen bir kapıydı bu ama şirketin geliştirme süreci felaket yavaştı. Disney’le imzalanan anlaşmadan sonra ilk film ancak Şubat 1992’de çıktı: The Stand senaryosu, Amazon ormanlarındaki bir bilim insanını anlatan Medicine Man’e dönüşmüştü. Başrolde Sean Connery, bütçe 40 milyon dolar. Film açılış haftasında zirveye yerleşti ama etkisi çabuk söndü; bütçesini zor kurtaran, şişkin maliyetli bir “meeh” oldu.

Cinergi, bu arada dev bir hamle daha yaptı: Super Mario Bros. uyarlamasının hakları 40 milyon dolara alındı. Dünyanın en popüler video oyun serilerinden birini beyazperdeye taşımak, teori olarak “garanti iş” sayılırdı. Pratikte olmadı.

Şirket, kurulduktan sonraki yaklaşık üç yılda........

© Öteki Sinema