Kahırflasyon…

Güney ise fazladan bastığı paraların karşılığını hiçbir zaman ödeyemedi.

Kuzeyin bu gücü, zamanla egoya dönüştü. Çiftçilere, sanayiye kredi, teşvik işlemlerinde zorluk çıkartıyorlardı. Altın standartlarına geçmemek için ayak diretiyorlardı. Para basma hakları ile aldıkları gücü kaybetmek istemiyorlardı. Bu sayede çıkarları doğrultusunda para basabiliyorlardı. Toplum değil de birkaç kişiye hizmet eden yasaları vardı. Uygulama zamanla üretimin yavaşlamasına sebep oldu. İhtiyaçlarını zamanında ve uygun maliyetlerle karşılayamayan üretici küçülüyordu. Haliyle enflasyon yükseldi. İşsizlik başladı. Gençler çalışamaz olmuştu. Piyasada para dönmüyordu. Çalışabilenler gece gündüz çalışıyor ama haklarını zamanında ve yeterince alamıyorlardı. Çiftçilere siz ne anlarsınız, bu sene böyle yapacaksınız diyerek aptal, fabrika işçileri robot muamelesi görüyordu. İşte bu süreçte yazar Frank Baum Türkiye’de de ilgi gören, hatta filminin Türk versiyonu da çekilen “Oz Büyücüsü” adlı hikâyeyi yazdı. Hep çocuk serisi olarak bilindi ama hikâye sermayeyi elinde tutanların, batının süpürgeli cadısının gaddarlığını anlatıyordu.

Filmi kırk yaş üstü hemen hatırlayacaktır. Filmde önce büyük bir fırtına çıkar. Fırtına masum bir kız çocuğunu köpeğiyle birlikte Kansas’tan söker, bulutların üzerindeki bir ülkeye atar. Bayılmıştır kız, sonra ayılır ve sihirli altın yol üzerinden yürümeye başlar. Masum kız, yazarın Oz ismini verdiği ki altın ölçüm birimi Ons’tan çağrıştırmıştır, kötü bankacıların, cadıların şehrine doğru çekinken adımlarla yürümeye başlar. Yolda ilerlerken Amerikalı çiftçiyi simgeleyen korkulukla karşılaşır. Korkuluğun derdi akıl bulmaktır. Saman kafa yerine konmak ağırına gidiyordur. Ardından yine Amerikalı fabrika işçilerini simgeleyen teneke adam ile karşılaşır. O da robot gibi görünmek istemez. Benimde kalbim var, bunu görmelerini sağlamak isterim der. Ve son olarak........

© Önce Vatan