Konyasporlu Ali Rıza Kovanağzı’na nasıl geldi!

Kovanağzı’nda Taşoluk dükkânları bölgeye çarşı havası kazandırmıştı ve bilhassa gençler için hayatın merkezi gibiydi. Yorucu bir hafta sonunun ardından, özel sayfalar yaptığımız pazartesi günü dolmuşla mahalleye varınca dükkânların önünde indikten sonra eve gitmekle arkadaşlara takılmak arasında ikilem yaşarken, fırına odun taşıyan etliekmekçi Hakkı usta, “Çay hazır, gel” diye seslendi ve rotayı çevirdim.

Odunları ateşe verdikten sonra fırının ağzındaki demliği kontrol edip, “Beş dakika daha dinlensin” diyerek ev ekmeği siparişlerine yöneldi. Havadan sudan başlayan sohbet Konyaspor’a evrildiği sırada Hakkı ustanın sekiz-on yaşlarındaki oğlu Mustafa kapıda belirdi. Babası, “Penaltıyı nasıl kaçırdınız?” diye sorarken de omzunu pervaza yaslayıp bize kulak verdi.

Bir gün önce Konyapor iç sahada Gençlerbirliği’ne 2-1 yenilmiş, santrfor Ali Rıza da kazanılan penaltı atışında topu auta göndererek beraberlik fırsatını harcamıştı.

“Hiç sorma usta; aslında top doğru köşeye gitti ama altına fazla girince dışarı çıktı” diyerek pozisyonu özetledim. Önceki zamanlarda her zaman şakalaştığımız, adaşım olan Mustafa sözümü bitirir bitirmez hiddetlenip, “Bırak maval okumayı Ali Rıza abi! Biz sana çuvalla parayı penaltıyı dışarıya atman için mi veriyoruz? Koca şehrin hayallerini yıkıyorsun, sonra da doğru yere attım da topun altına çok girince dışarıya gitti” diye hikâye okuyorsun. Çok girme kardeşim, artistlik yapma; düzgünce vur gol olsun!” diye çıkıştı.

Mustafa’nın beni Ali Rıza zannetmesi çok ilginçti. Oğlunun ağır sözlerini şaşkınlıkla karşılayan Hakkı usta, “Oğlum, terbiyeli ol” diye susturmaya çalışırken el işaretiyle sessiz kalmasını istedim. Sonra yüzüme sahte bir tebessüm kondurup Ali Rıza olmaya çalıştım:

“Öyle mi, demek ben çuvalla para mı almışım?”

Mustafa kendinden çok emindi, “Ha çuval ha valiz… O kadar para veriyoruz işte.”

Madem başlamıştık bir oyuna, devam etmeliydik. Önce ismini, sonra da maçı hangi tribünde seyrettiğini sordum. Televizyonda izlediğini söyleyince de, “Demek bana verilen bir çuval parada senin hissen yok” dedim.

Bozulmuştu; “Maça gelmedik diye eleştiremeyecek miyiz, doğruları söyleyemeyecek miyiz?” diye çıkıştı.

“Olur mu?” dedim. “Eleştirmezsen, hele de doğruları söylemezsen vazifeni yapmamış sayılırsın. Eleştir ama bilerek eleştir...”

Mustafa haklılığında ısrarlıydı.

“Bilmediğim ne var Ali Rıza abi? Penaltıyı kaçırdığın için maçı kaybettik, Yalan mı?”

“Sen futbol oynuyor musun kardeşim?” diye sorunca yol çatındaki arkadaşlarını işaret ederek, “Sokakta oynuyoruz işte” diye karşılık verdi.

Benim, her........

© Önce Vatan