Ka’be-i Muazzama’nın etrafı,( dört bir tarafı) Mescid-i HarâM’dır. Bu Mübârek Mescid’e Mescid-i Harâm denildiği gibi, “ Haram-i Şerîf” de denilir. “ Harâm” ıtlâkı,( denilmesi), ihtiram olunduğundan,( pekçok hürmet edildiğinden) dir. Aslâ, caiz olmadığından dolayı, Mekke-i Mükerreme’ye de Belde-i Harâm,” ta’bir edilmiştir. Ve Asr-ı Sâadet’de ve Hazreti Ebû Bekir’in hilâfeti zamanında Mescid-i Harâm’ın zemini tavâF-I Beyt’e mahsus ufak bir sahaya münhasır iken, Hazreti Ömer el- Faruk’un zaman-ı Hilâfetinde Memâlik-i İslâmiye’nin ( İslâm memleketlerienin) genişlemesi ve hacıların çoğalması üzerine pek ziyâde izdiham vuku’ bulduğu için, Mescid’in civarındaki ba’zı evler sahiplerinden satın alındı ve yıkılarak Mescid’e ilâve ve etrafına duvar inşa olundu.
Hazreti Osman’ın ve Abdullah İbn-i Zübeyr’in zaman-ı hilâfet’leride de bir takım evler ve menziller daha satın alınarak Haram-i Şerif biraz daha genişletildi. Hicret’in (44) üncü senesinde Hazreti Muaviye tarafından, Kureyş’in Meclis Binası, Dârü’n- Nedve, satın alınıp, Mescid-i Şerif’e ilhak edildi. ( 75) inci senesinde Abdümelîk İbn-i Mervân, (91) inci senesiunde de, Velîd tarafından Mescid-i Harâm birer parça daha ta’mir edilmiş ve genişletilmiştir. Velîd tarafından pekçok mermer direkler gönderildi ve etrafına kesme taş’tan çok büyük bir duvar inşa edildi. Haram-i Şerif geniş ortası ve dört bir tarafındaki saçakları ve revakların çok güzel bir şekil alması, Abbasî’ler zamanında müyesser olmuştur. Ebû Ca’fer el- Mansûr zamanında Mescid-i Şerif’in duvâr-ı Şâmî’si ciheti Dârü’n- Nedve’ye diğer ciheti, bâb-ı Ömre’ye kadar genişletilmiştir. Dört ciheti de altın, gümüş, renkgârenk camlarla tezyîn edilmiş ve Hatîm’in dahiline mücelâ mermerler düşenmiştir. Mehdî zamanında ise, Beyt-i Şerif ile, “ Mes’ â” ( umre sırasında sa’y yapılan mekân’lar) arasındaki bütün evler kâmilen, Mescid’e ilhâk edilmiştir. Mehdî’ nin bina Emiri, kâhire’den getirttiği dört yüz seksen kadar taş direkleri icab eden yerlere koyarak bunların üzerlerine kubbe’ler inşâ ettirmiştir.
Osmanlı Devleti aliyyesi zamanında ise, Haram-i Şerif en güzel şeklini kazanmıştır. Yavuz Sultan Selim Han zamanında Haram-i Şerif’in saçakları ve revakları ahşab idi.( 979) târihinde Koca Hakân tarafından ta’yin buyrulan, Mısır’lı Ahmed Bey ma’rifetiyle bu ahşab revaklar ve saçaklar yıkılıp yerlerine müzehheb ( altınla........