SEN  BİR  SEYYAHSIN

“Bismillah”ın ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak için, bir de şu temsilî hikâyeciğe kulak verelim:

Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabîle reisinin ismini alsın ve himayesine girsin. Tâ şakî, hırsız ve haydutların şerr, zarar ve ziyanından kurtulup ihtiyaçlarını tedarik edip karşılayabilsin. Yoksa tek başıyla hadsiz / sayısız düşmanlarına karşı perişan olacaktır.

İşte böyle bir seyahat için iki adam, çölde yola çıkarlar. Onlardan birisi mütevazî / alçak gönüllü idi. Diğeri mağrur / gururlu. Mütevazi olanı bir reisin ismini aldı. Mağrur almadı! Alanı her yerde selâmetle gezdi. Bir yol kesiciye rast gelse der: “Ben filân reisin adıyla gezerim.” Şakî def’ olur, ilişemez. Bir çadıra girse, o nâm ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki târif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil oldu / aşağılandı, hem rezîl oldu.

İşte ey mağrur / gururlu nefsim! Sen o seyyah / gezginsin. Şu dünya ise, bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın / ihtiyaçların nihayetsizdir. Mâdem öyledir, şu sahranın Ebedî Mâliki ve Ezelî Hâkimi’nin ismini al! Tâ, bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdise ve olayın........

© Önce Vatan