Fatih’in tarihe altın harflerle geçmiş vasiyeti... " Bu gayr-ı menkulatımdan elde olunacak nemalarla İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim... Ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasb eyledim. Bunlar ki ayın belli günlerinde İstanbul'a çıkalar, bila istisna her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığnı soralar; var ise şifası şifayap olalar. Değilse kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Darülaceze'ye kaldıralar, orada salah bulduralar... Ayrıca külliyemde bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın kavimleri ve medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendüleri gelemeyenlerin yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle..."
1924 yılından günümüze, farklı şehirlerde inşa edilmiş kamu yapıları topluluğu olarak numune hastaneleri, Cumhuriyet sonrası sağlık alanında devlet eliyle ortaya konulan tüm değişimlere ve hastane mimarisinin evrimine dair veriler barındıran belge niteliğinde kültür mirası olma özelliği taşıyor. 1915 ve 1928 yıllarına tarihlenen iki yapısı ve 2018 yılında hizmete giren yeni binasıyla hizmetini sürdürmekte olan sağlık kompleksinin geçirdiği süreci irdeleyenler, “devlet eliyle örgütlenen dinamik bir yapım sürecinin ürünü olan numune hastanelerinin bulundukları çevreyle kurdukları uzun süreli diyalektik ilişki”ye dikkat çekmekte.
Kendilerinden sonra yapılacak hastanelere iyi örnek’ olmaları düşüncesiyle “numune” ön adı verilen ve Cumhuriyetin ilk yıllarında sağlık alanında köklü değişimleri hedefleyen politika değişimlerinin bir uzantısı olan numune hastaneleri ilk olarak 1924 yılında bizatihi Atatürk’ün emriyle Ankara, Diyarbakır, Erzurum ve Sivas illerinde açılır. Sağlık alanında yapılan reformların ilk ve en somut göstergeleri olan ve “ülkedeki sağlık kurumlarının yetersizliği ve modern araçlardan yoksunluğu” sorununu çözme düşüncesi çerçevesinde ilk olarak 18 Mart 1924 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde karara bağlanan “Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Bütçesinde ‘Anadolu Numune Hastaneleri’” adıyla ifade bulan bu hastaneler, ilk etapta sıfırdan inşa edilmek yerine Osmanlı döneminden kalan Memleket veya Gureba Hastanesi binalarında hizmet vermeye başlarlar. Süreç içerisinde bu hastanelerin yetersiz kalması sonucunda, 1920’nin ikinci yarısından itibaren yurdun başka şehirlerinde de görüldüğü üzere her bir yapının yerine ya da yanına sıfırdan numune hastaneleri inşa edilmeye başlanır.
Bu hastanelerin tarihsel değeri ve mimari özellikleri ile koruma bağlamında yaşadığı sorunlara ışık tutma potansiyeline sahip olan ve Cumhuriyet öncesinden günümüze uzanan iki yapısıyla varlığını halen sürdüren Konya Numune Hastanesi; inceleme altına alınacaktır. Hastanede mevcut yapılar, tarihsel değerleri ve mimari karakteristikleri yanında süreç içerisinde geçirdikleri müdahaleler ve eklenen yıkılan yapılar ile etkin aktörlerin rolü bağlamında irdelenip, mevcut durum ortaya konulmaktadır.
Konya Numune Hastanesi’nin geçmişi 1901 yılında temeli atılan ve iç hastalıkları hizmeti vermek üzere 30 yataklı olarak inşa edilenGureba Hastanesi’ne dayanır. Günümüzde ayakta olmayan bu binanın yanına, 1915 yılında “Emraz-i Cildiye (Cilt Hastalıkları) ve Emraz-i Akliye (Akıl Hastalıkları)” hizmetleri vermek üzere tek katlı olarak inşa edilen yapı ise bu makalede ele alınan ve halen ayakta olan iki yapıdan biridir. Cumhuriyetin kuruluşu sonrasında MilletHastanesi adını alarak hizmetini sürdüren bu yapıların yanına Alman LERCH firması eliyle 1928 yılında inşa edilen iki katlı hastane binası ise günümüzde hizmetini sürdüren ikinci yapıdır.
Tek katlı yapıyla birlikte toplam 3 ayrı blokta bu adla 100 yataklı olarak hizmet veren hastanenin idaresi 1957 yılında Sağlık Bakanlığı’na geçer. Çeşitli dönemlerde yapılan fiziksel ilavelerle birlikte bu yapılar Konya Devlet Hastanesi adı altında 1990’lı yıllara kadar hizmetini sürdürür. 1957’den kalan yapıların 1990 yılı itibarıyla yıkımına karar verilmesi neticesinde günümüzde sadece 1915 ve 1931 tarihli yapılar ayakta kalabilmiş, bunların yanına da 2018’de yapımı tamamlanarak hizmete giren yeni Konya Numune Hastanesi binası inşa edilmiştir.
1915 tarihli Gureba Hastanesi tarihsel süreç içerisinde hemşire lojmanı ve son olarak fizik tedavi polikliniği hizmetlerini vermiş olup an itibarıyla varlığını E-blok adı altında boş ve atıl bir vaziyette sürdürmektedir. 1928 yılına tarihlenen diğer yapı ise yakın tarihe kadar semt polikliniği ve başhekimlik olarak kullanılmış, 15 Ocak 2018 tarihinde şu anki yeni hastane inşaatının tamamlanarak hizmete girmesi sonrasında ise içerdiği işlevlerle birlikte bu yapıya taşınmıştır.
Yakın bir zamanda tekrar işlevlendirilen yapı, Karatay ve Selçuklu İlçe Sağlık Müdürlüğü olarak ve A-blok adı altında hizmet vermektedir. İlk olarak bodrum ve zemin artı bir kat olarak inşa edilen bu yapıya 1983 yılında bir kat ilavesi daha yapılır. Bu iki yapı dışında, Konya Numune Hastanesi binasının bulunduğu alanda yer alan diğer tüm yapılar 2011 yılı öncesinin farklı dönemlerinde yıkılmış; bahse konu iki tarihî binanın yanına ise 2011 yılında sağlık yatırımları listesine alınarak 2018 tarihinde inşaatı tamamlanan ve geçici kabulü yapılarak hizmete giren 600 yataklı Konya Numune Hastanesi inşa edilmiştir.
Mevcut iki yapının mimarisine baktığımızda, yapıldıkları dönemlerin kamu yapısı tasarımlarını şekillendiren mimarlık üsluplarıyla inşa edildikleri görülür. Bu çerçevede, 1915 tarihli yapı simetrik cephesi ve planı, kiremitle kaplı kırma ve saçaklı çatısı, kemerli pencereleri ve kat silmesiyle ayrılan subasmanı ve bodrum kat pencereleriyle Osmanlının son döneminden Cumhuriyetin ilk yıllarına uzanan ve “klasik Osmanlı mimarisinden alınan unsurların kullanılması esasına dayalı” bir milli mimarlık üslubunu yansıtır.
1928 tarihli diğer yapı ise kiremit örtülü ve saçaklı kırma çatısı, kat silmeleri ve 1915 tarihli yapıya benzer cephe........