YİĞİT BELLİ DEĞİL MERT BELLİ DEĞİL

Kurbağa kardeş, seninle dostuz biz, dostluğumuz hatırına beni karşı kıyıya geçirir misin? Kurbağa kendinden emin bir şekilde; Yapamam akrep kardeş, evet seninle biz dostuz ama ne yazık ki senden uzak durmalıyım. Çünkü sen bir akrepsin ve zalim bir iğnen var, bu nedenle çekiniyorum senden.

Akrep, kurbağanın endişesini anlar. ama vazgeçmemiştir. Bak kurbağa kardeş: şimdi sen beni sırtına alıp karşıya geçirirken seni sokabilir miyim hiç? Bunu ancak aptallar yapar.

Ben yüzme bilmem ki, seni sokarsam ben de boğulur ölürüm der. Bu açıklama ve yaklaşım tarzı kurbağaya mantıklı gelmiştir. Hem eski dosttular, neden soksun ki? Kabul eder. Akrep yaklaşır ve kurbağanın sırtına biner. Suyu geçmeye başlamışlardır yavaş yavaş. Derken tam da suyun ortasında, kurbağa sırtında bir yanma hisseder. Akrep sokmuştur. Acı içerisinde başını çevirir; Neden? Neden yaptın bunu, bak şimdi sen de boğulup öleceksin.

Akrep üzgün ve pişman şekilde şöyle der;

Elimde değil. İSTE BENİM TABİATIM BU.

Şimdi siz benim bu hikâyeyi ne maksatla anlattığımı merak ettiniz biliyorum.

O halde okumaya devam edelim lütfen.

Malumunuz öyle kötü bir zamanda yaşıyoruz ki; Yiğit belli değil, Mert belli değil.

"Kötü bir şey olacak" hissini geçtik. "İyi hiçbir şey olmayacak" dediğimiz bir zamandayız.

Eskiden derler hep. Eskiler diye başlar büyükler. Eskiden olurmuş çünkü her şey. Eskiden........

© Önce Vatan