TÜRKİYENİN ORTADOĞU POLİTİKALARINDA ÖNCELİĞİ İSRAİL’İN ARZ-I MEVUD OLUŞUMUNU DURDURMAKTIR.

Gazze Şeridinde Hamas örgütünün İsrail yerleşim birimlerine yaptığı füze saldırılarını müteakip İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinde başlattığı karşı saldırılar durmaksızın devam ediyor.

O tarihten itibaren tüm dünyanın gözü önünde 21’inci asrın en büyük insanlık dramı yaşanıyor. Şehirler ağır bombardıman altında yakılıp yıkılıyor. İnsanlar vahşice öldürülüyor. İlk günden itibaren bombalar altında ölen çocuk ve kadınların sayısı başlıca haber olurken şimdi bu haberler duyulmaz oldu. Oysa savaş tüm hızıyla devam ediyor. Bir bakıma Gazze’de kıyamet kopuyor. Yıkımlar ve ölümler artıyor ama dünyanın bölgeye ilgisi giderek azalıyor. İsrail ise arkasına aldığı ABD ve AB’nin desteğine dayanarak vurdukça vuruyor.

Gazze haberleri Türkiyede de gündemden düştü. Şimdi seçim zamanı. Ülke tam bir seçim havasına girdi. 31 Martta yapılacak seçimlerle ilgili gelişmeler medyanın ana haberi oluyor. Partilerin şarkılı-türkülü reklamları henüz başlamadı, meydanlar ve caddeler afişlerle donatılmadı, ama rakipler arası çekişme gündemi dolduruyor. Yani bizde de Gazze ateşi söndü.

Oysa bu savaş, savaşan taraflar kadar bizim ülkemizi de çok yakından ilgilendirmektedir. İsraile göre Gazze savaşı hayati önemi haizdir. Bu savaşta İsrail Devleti kendini saldırgan taraf olarak görmemektedir. Çünkü onlar vatanlarını savunmaktadır. Çünkü o topraklar tanrı tarafından Yahudi milletine vadedilmiş kutsal topraklar içinde yer almaktadır. Yani Arz-ı Mevud içindedir. Dolayısı ile bu vadedilmiş kutsal topraklarda tam egemenlik sağlanana kadar bu savaş devam edecektir.

Şimdi gelelim bu savaşın bizim ile olan yakın ilgisine;

Birinci Dünya Harbinde çok kanlı savaşlara sahne olan ve Osmanlının elinden zorla alınan Ortadoğu topraklarında yaşayan halkların Osmanlı idaresindeki 400 yıl süren huzur ve refah dolu günlere özlemi hiç bitmemiştir. Ve gördüğüme göre hiç bitmeyecektir. Filistin bölgesinde BM tarafından 1947 yılında kurdurulan İsrail Devleti ile birlikte Ortadoğu kargaşa ve kaosun dünyadaki merkezi haline gelmiştir. Bölge halkı geçen yetmiş yedi yıllık süre içinde hep kan, gözyaşı ve eziyet görmüştür.

Peki, bunlara sebep olan İsrail Devleti geçen süre içinde kendi halkına huzur ve refah dolu günler yaşatabilmiş midir?

Hayır yaşatamamıştır. Geçen sürede bölgedeki Müslüman ve Hıristiyan halklar arasına giren Yahudiler de ne yazık ki asırlar sonra oluşturdukları bağımsız İsrail Devleti çatısı altında kendi kutsal topraklarında istedikleri huzur ve güven dolu günlere kavuşamamıştır. Yaşanan çok kanlı savaş günlerinden sonra da artık bu bölgede barış içinde bölge halkları ile birlikte dostça yaşamaları mümkün değildir.

Çünkü bağımsız İsrail Devleti oluşumunu tamamlayamamıştır. Bugün hâlâ geleceğini aramaktadır. Ve bu devletin nerede ve nasıl bir yapılanma içine gireceği konusunda kendi içinde ciddi çelişkiler içinde bulunmaktadır.

Küreselleşme ile birlikte dünyanın çeşitli bölgelerinde kendini güçlü gören devletler, devletlerini bölgelerinin merkezi konumuna getirerek çevredeki ülkeleri bazı antlaşma ve........

© Önce Vatan