İnsanların çocukluğunu, gençliğini, kısacası o özel dönemin tüm güzelliklerini, hatıralarını taşıyan yaşadığı çevre, o çevreye hayat veren doğal güzellikleri birer, birer yok olurken; insanlar da sanki o güzelliklerle beraber yok oluyorlardı!
Gülen yüzler, gülen gözler, sevgiyle, saygıyla birbirlerini selamlayan insanlarımız da; bu güzelliklerle birlikte kaybolmaya başlamıştı!
Bu gerçeği gözlerimle, ruhumla, bedenimle her şeyimle görebiliyor, izleyebiliyordum. Ömrümün neredeyse tamamını geçirdiğim İstanbul, bu acımasızlıklarla dolu bir süreç yaşamaya başlamıştı!
‘O her sengi (taşı) bin acem mülküne feda olan’ bu aziz şehir; yavaş, yavaş tarih sahnesinden kaybolmakta ve bizzat içerisinde barındırdığı biz insanlar tarafından yok edilmekteydi!
Onun içindir ki, her semtinde çocukluğumun, gençliğimin hatıraları olan bu dünya mirası güzel şehirde; hayatımın son dönemini geçirirken; her köşesinden tarih fışkıran İstanbul’umuzun acımasızca yok edilmesini, tarihi değerlerinin yavaş, yavaş nasıl yok edildiğini ve kentsel dönüşüm adı altında tanınmayacak hale getirilmesini gelecek kuşaklar mutlaka bilmeliydi.
Çünkü bizlere........