Sarp Üsteğmen, Metin’in vermiş olduğu bu cevap üzerine, tekrar boynuna sarıldı ve:

• Bundan böyle benim kardeşimsin… Ama bu anlattıklarım lütfen aramızda kalsın. Senden ricam, BG karargâhına gittiğimizi de kimse bilmesin. Bu sırrı sadece sen biliyorsun, henüz Sara bile bilmiyor ona göre!

Metin:

• Sana söz komutan. Bugün yaşadıklarım, gördüklerim, anlattıkların son nefesime kadar bende kalacak. Sırrın, sırrımdır bundan böyle…

İkisi de mutlu bir şekilde arabaya bindiler…

Metin:

• Haydi, bakalım Allah rast getire. Şimdi sıra Sara yengeyi Magosa’da görmekte, diyerek gaza bastı…

Araç hareket ettiğinde gün yarılanmış, saat 12.00’yi gösteriyordu. Magosa, Lefkoşa arası 53 km idi, yaklaşık bir saatlik bir yolculuk yapacaklardı…

Magosa’ya giden yol tek şeritli asfalt bir yoldu. Yolun her iki tarafı da yanmış evler, devrilmiş arabalarla doluydu. Duvarları delik deşik olmuş bu evlerde yaşayan insanlara kim bilir ne olmuştu? Ya tarlaların orta yerinde yanmış tahıl balyaları, etrafta öylesine başıboş gezen koyunlar, inekler… Savaşın acımasızlığı tüm çıplaklığı ile ortadaydı. Böylesine acınacak bir görüntüye sebep olanlar ise ne yazık ki insanlardı…

Her ikisi de bir süre sessizce etrafı izlediler. Araçtaki sessizliği Şoför Metin bozdu:

• Biliyor musun Sarp? Yıllar önce ben de senin gibi büyük bir sevda yaşamıştım! Benim gençlik yıllarım İngiltere’de geçti… (Metin, Sarp’a göre daha büyük yaştaydı. Şimdiden saçlarına düşen kırlar, yüzünü kaplayan kırışıklık, yaşadığı hayatın hiç de kolay olmadığını anlatır gibiydi…) Üniversiteyi okumak için Londra’ya geldiğimde, çok güzel bir kızla tanıştım. Aynı okula gidip, aynı mahallede oturuyorduk. İlk tanıştığımız anda birbirimizi sevdik. Bizim ki, sevdadan da öteydi. Adı Elizabeth’ti… Başta her şey yolunda gidiyor, aşkımızı doludizgin yaşıyorduk. Ama annesi beraberliğimize karşı çıktı. Benim Türk ve Müslüman oluşum, onun İngiliz ve Katolik oluşu sonu belli olmayan bir süreci yaşamamıza neden olmuştu. Hâlbuki biz evlenecektik, birbirimize söz vermiş, bizi hiç kimsenin, hiçbir nedenin ayıramayacağına yemin etmiştik…

Ama öyle olmadı! Edilen bu yemin yerine gelmedi! Tanışmamızdan iki yıl sonra Elizabeth ve ailesi İngiltere’yi terk ettiler. Yaşadığımız bu büyük sevdanın sonunun evlilikle biteceğini bilen annesi onu benden ayırmak adına Avusturalya’ya götürdü!

Ama ben sevdiğim kadının peşinden Avustralya’ya gidemedim. Böylesi bir cesareti gösteremedim. Ona ulaşabilmek adına çok çabaladım ama olmadı. Bu arada öğrenimimi bırakmış, üniversiteyi de terk etmiştim. Yaşamaktan vazgeçmişçesine bir hayat sürüyor, İngiltere’de gittiğimiz her yere defalarca giderek, onunla birlikte yaşadığımız günleri yeniden yaşamaya çalışıyordum. Ancak o olmayınca olmuyordu. Çok acı çektim. En nihayetinde Kıbrıs’a baba ocağına döndüm. İşte gördüğün gibi şimdi taksi şoförlüğü yapıyorum. Ama onu hiç ama hiç unutmadım. Şimdi yıllar önce benim yaşadıklarımın benzerini senin de yaşadığını görünce, içim cız etti; o günleri yeniden hatırladım…

Bu nedenle sevdiğini yeniden görebilmen için sana yardım etmeye devam edeceğim. Ne zaman bana ihtiyacın olsa daima yardımım seninle olacak. Bunu böyle bilmeni isterim.

Sarp Üsteğmen, sessizce dinlediği Metin’in yaşadıklarını öğrenince:

• Yaşadıklarına çok üzüldüm. Benim için yaptıklarına çok teşekkür ediyorum kardeşim, yapmış olduğun bu yardımları ömrüm boyunca unutmayacağım, dedi…

En nihayetinde şehrin girişine gelmişler, Magosa yazılı levhasını görmüşlerdi. Ancak Metin, BG karargâhının nerede olduğunu bilmiyordu. Aracı şehrin girişinde bulunan meydanın sağ kenarına yanaştırarak durdu. Meydandan dönüş yapan araçlardan birisini durdurarak gidecekleri yeri sordu, ama bir cevap alamadı. Çünkü sorduğu şahıs BG karargâhının nerede olduğunu bilmiyordu!

Devamı yarın

QOSHE - Gece Yarısı Güneşi - 22 - Atilla Çilingir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gece Yarısı Güneşi - 22

9 1
05.06.2023

Sarp Üsteğmen, Metin’in vermiş olduğu bu cevap üzerine, tekrar boynuna sarıldı ve:

• Bundan böyle benim kardeşimsin… Ama bu anlattıklarım lütfen aramızda kalsın. Senden ricam, BG karargâhına gittiğimizi de kimse bilmesin. Bu sırrı sadece sen biliyorsun, henüz Sara bile bilmiyor ona göre!

Metin:

• Sana söz komutan. Bugün yaşadıklarım, gördüklerim, anlattıkların son nefesime kadar bende kalacak. Sırrın, sırrımdır bundan böyle…

İkisi de mutlu bir şekilde arabaya bindiler…

Metin:

• Haydi, bakalım Allah rast getire. Şimdi sıra Sara yengeyi Magosa’da görmekte, diyerek gaza bastı…

Araç hareket ettiğinde gün yarılanmış, saat 12.00’yi gösteriyordu. Magosa, Lefkoşa arası 53 km idi, yaklaşık bir saatlik bir yolculuk yapacaklardı…

Magosa’ya giden yol tek şeritli asfalt bir yoldu. Yolun her iki tarafı da yanmış evler, devrilmiş arabalarla doluydu. Duvarları delik deşik olmuş bu evlerde yaşayan insanlara kim bilir ne olmuştu? Ya tarlaların orta yerinde yanmış tahıl balyaları, etrafta öylesine başıboş gezen koyunlar, inekler… Savaşın acımasızlığı tüm çıplaklığı ile ortadaydı. Böylesine acınacak bir görüntüye sebep olanlar ise ne yazık ki insanlardı…

Her ikisi de bir süre sessizce etrafı izlediler. Araçtaki sessizliği Şoför Metin bozdu:

•........

© Önce Vatan


Get it on Google Play