Hava iyiden iyiye kararmış, yılın bitmesine üç, dört saatlik bir süre kalmıştı…

BG karargâhı diğer gecelerin aksine ışıl, ışıldı. Binanın çevresine yerleştirilen projektörler binanın her yanını aydınlatmış, bina girişinde süslenen Noel ağaçları, baloya gelen yabancı ülke subaylarına kendi ülkelerindeki kutlamaları hatırlatıyordu.

Balo salonu ise çok görkemliydi. Salonun tavan aydınlatmaları çoğaltılmış, BM genel merkezi New York’tan gelen bir orkestra ile müzisyenleri çiçeklerle donatılmış sahnede yerini almış, günün en güzel melodilerini çalarken; salona serpiştirilmiş masaların üzeri BG’ne mensup orduların minik flamalarıyla süslenmişti.

Salonun başköşesinde ise Türk ve Rum tarafına mensup subayların oturacağı masalar konulmuş, her iki taraf masasının ortasında da BG Komutanının oturacağı masa yer alıyordu. Yarım ay şeklinde düzenlenmiş masalar, dans pisti olarak ayrılmış geniş bir platforma bakıyordu…

Balo için giyinmeyi tamamlayan Sara, son bir kez daha aynaya baktı… Kendisini uzun, uzun süzdükten sonra; ‘’ Haydi bakalım vakit geldi.’’ Diyerek odasından çıktı. Balo salonuna doğru ilerlerken kalbinin sesi adeta kulaklarında atıyor, heyecanla titreyen bedeni, adım atmasını zorlaştırıyordu!

Nihayet balo salonuna inen merdivenin başına geldi. Derin bir nefes aldı. Merdivenleri yavaş, yavaş inmeye başladı. Attığı her adımla ona biraz daha yaklaştığını hissediyor, eli ayağı titriyordu…

Sara salona geldiğinde etrafını şöylece bir süzdü!

Baloya katılacak davetliler hemen, hemen salonu doldurmuş gibiydi. Ama onu görememişti! Bir anda içi korkuyla doldu! Yoksa gelmeyecek miydi?

Bu sırada Serdar Üsteğmenin salona girdiğini gördü. Koşar adımlarla yanına giderek:

• Hoş geldin Serdar Üsteğmenim, Sarp Üsteğmen yok mu?

Sesi öylesine titrek çıkmıştı ki, dokunsalar ağlayacak gibiydi!

Serdar Üsteğmen:

• Merhaba Sara, hoş buldum. Vallahi Sarp’la en son görüşmemizde, baloya katılacağını söylemişti. Ancak Rum tarafının cephe hattında bu gece yapabileceği taşkınlık nedeniyle üst birlik komutanlığımız cephe hattındaki tüm birliklerimize alarm emri verdi. Bu durum BG komutanlığına da bildirildi. Sen de öğrenmişsindir. Olası bir taşkınlığa misli ile cevap verilecek. O da cephe komutanlarından birisi, bu nedenle baloya gelemeyebilir Sara. Çok üzgünüm dedi.

Sara, Serdar üsteğmenin bu cevabı karşısında yumruk yemiş bir boksör gibi önce sendeledi, bayılmamak için kendisini zor tuttu. Serdar Üsteğmenin koluna girerek, bitkin bir ses tonuyla:

• Serdar, lütfen beni sizin için ayrılan masaya kadar götürür müsün? Biraz kendime gelmem gerekiyor!

Sara’nın salona girmesiyle birlikte orada bulunan tüm erkeklerin bakışları da ona kilitlenmişti. Çok ama çok güzeldi. Bu güzelliğin yaymış olduğu pozitif enerji tüm salonu kaplamış, böylesine güzel bu kadın subayın varlığı herkesin ilgisini çekmişti. Ama gelişen bu durum, Saranın umurunda bile değildi. O sadece onu, o bir çift yeşil gözü bekliyordu…

Serdar Üsteğmen, Sara’yı masasına oturtturduktan sonra

• Sana içecek bir şey getirmemi ister misin?

Ancak Sara’nın ne içecek, ne de bir şey yiyecek hali vardı! İçinde kopan fırtınalar, onu yerden yere çarpmış, o parıldayan güneşin yerini kapkara bir yalnızlık almıştı…

Serdar Üsteğmen:

• Lütfen kendini toplamalısın Sara. Hem Sarp bu! O verdiği sözü sonu ölüm dahi olsa tutar, biraz bekleyelim bakalım. Hiç belli olmaz. Ama bil ki, onun buraya gelmesi tam bir çılgınlık olacaktır. Hele ki, komutanlığın vermiş olduğu emre rağmen…

Sara, Serdar Üsteğmenin teselli amaçlı bu sözlerini:

• Öyle mi dersin Serdar? Diye cevapladı.

Serdar Üsteğmen: ‘’Evet, bekleyelim bakalım dediğinde’’, masanın yanına gelen bir Rum subay Sara’yı dansa davet etmiş: ‘’Bu dansı bana lütfeder misiniz? Miss’’, demişti.

Devamı yarın

QOSHE - Gece Yarısı Güneşi - 13 - Atilla Çilingir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gece Yarısı Güneşi - 13

7 1
26.05.2023

Hava iyiden iyiye kararmış, yılın bitmesine üç, dört saatlik bir süre kalmıştı…

BG karargâhı diğer gecelerin aksine ışıl, ışıldı. Binanın çevresine yerleştirilen projektörler binanın her yanını aydınlatmış, bina girişinde süslenen Noel ağaçları, baloya gelen yabancı ülke subaylarına kendi ülkelerindeki kutlamaları hatırlatıyordu.

Balo salonu ise çok görkemliydi. Salonun tavan aydınlatmaları çoğaltılmış, BM genel merkezi New York’tan gelen bir orkestra ile müzisyenleri çiçeklerle donatılmış sahnede yerini almış, günün en güzel melodilerini çalarken; salona serpiştirilmiş masaların üzeri BG’ne mensup orduların minik flamalarıyla süslenmişti.

Salonun başköşesinde ise Türk ve Rum tarafına mensup subayların oturacağı masalar konulmuş, her iki taraf masasının ortasında da BG Komutanının oturacağı masa yer alıyordu. Yarım ay şeklinde düzenlenmiş masalar, dans pisti olarak ayrılmış geniş bir platforma bakıyordu…

Balo için giyinmeyi tamamlayan Sara, son bir kez daha aynaya baktı… Kendisini uzun, uzun süzdükten sonra; ‘’ Haydi bakalım vakit geldi.’’ Diyerek odasından çıktı. Balo salonuna doğru ilerlerken kalbinin sesi adeta kulaklarında atıyor, heyecanla titreyen bedeni, adım atmasını zorlaştırıyordu!

Nihayet balo salonuna inen merdivenin başına........

© Önce Vatan


Get it on Google Play