HZ. SELMAN-I FARİS-İ MİRASI VE Şİİ HİLÂLİ HİNTERLANDI (!)

Ortadoğu ülkelerinde Şii nüfusun yer aldığı bölgeleri tanımlamak için kullanılan jeopolitik bir terimdir Hinterland.

İran’ın 1979 devriminden sonra Şii nüfus üzerinde farklı bir etkileşim kurma çabasıyla şekillenmiştir.

Genel dünya baz alındığında stratejik ve alışageldik bir ilerleme olarak yorumlansa da; manevi bakış açısıyla kabul edilebilirliği mümkün olmayan bir istila şekli.

Çünkü İslam dünyasındaki renkler, motifler bir benzeri olsun diye değil; tanışalım, keşfedelim, anlaşalım bir olalım, birlik olalım düsturuna dayanır.

Oysa bu davada, ne yazık ki İran’ın önceliği; kendine benzeterek yoğurmak, şekillendirmek ve yönetmek olarak biçimlendirilmiştir.

İslam dini yeryüzünü şereflendirdiğinden bu yana farklı coğrafyalarda kendini farklı ırklar ve anlayışlarla beslemiş, büyütmüş ve bütünlüğü salık vermiştir.

Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda ülke halklarının mezhebi kimlikleri hakkında “Sünni veya bir kısmı Şii” şeklinde yüzeysel olarak ifade edilmeleri dikkat çekmiştir.

Bu paralel de, bazı Müslüman coğrafyalar, yapılan savaşlardan kendilerine göre çıkarımlar yaparak bir mezhebe nispet etmeden bir arada yaşamayı da benimsemişlerdir.

10 yıl önce yapılan bir araştırmada bazı ülkelerdeki nüfusun önemli bir kısmının mezhep gözetmeden kendini sadece Müslüman olarak ifade ettiği görülmektedir.

Bu araştırmanın verileri şöyledir:

Arnavutluk g, Azerbaycan G, Bosna Hersek W, Endonezya a,Kazakistan w, Kırgızistan % 67, Kosova c, Mali W, Özbekistan Y, Nijerya E, Tunus C gibi oranlarla kendilerini bir mezhebe bağlı görmeden sadece Müslüman olarak tanımlayan nüfuslardır.

Genellikle mezhepler ile ilgili çoğunluğu Sünnilerin oluşturduğu ifade edilir. Bazı kesim araştırmalardaysa Sünni- Şii mukayesesi yapılır. Sünnilerden söz ederken fıkıh mezhepleri üzerinden genellemeler yapılarak; Müslümanların ’ının Sünni, %9,5’inin Şii, %0,5’inin de İbazi olduğu yönünde sıralama yapılmıştır.

21. yüzyılın Müslümanları kendi içindeki farklıkları törpülemek adına bir takım ortak kararlara imza atarak huzuru tesisi etmeye çalışırken İran’ın Şii olarak genişleme çabası, dünyaya ümmet gözünden bakanları tedirgin etmiştir.

Oysa önümüzde duran Ashâb-ı Kirâmın büyüklerinden bir Selman-i Farisi örneği var. Üstelik mübarek, İran kökenli bir Fars.

Ne demişti Peygamber Efendimizin sadık yaveri:

“İnsana şeref ve kutsiyet kazandıran yaşadığı toprak değil, Amelidir. Toprak hiç kimseyi mukaddes yapmaz. İnsanı mukaddes kılacak şey, amelidir, davranışlarıdır. “

(Hz. Selman-ı Farisi / İslâmın oğlu)

Konunun aslı buyken ve asırlar öncesinden İran medeniyetinden haykırılmışken, bugün gelinen noktayı onun yüksek maneviyat içeren sözleriyle bağdaştırmak ne mümkün. Ama zaman denilen olgu Müslümanların ayağını ulemanın izinden uzağa düşürünce yanlışlara maalesef kapı aralanıyor.

Bugün İran’ın şerrinden çekinen Araplar yağmurdan kaçayım derken doluya tutulmuş, İsrail’in elinde oyuncak olmuşlardır.

Bu vebalin altından nasıl kalkılır?

Bu sorunsalın Türkiye üzerindeki etkilerine de değinecek olursak, İran ile aramızın pek hoş olmadığı konusunda sanırım hem fikiriz. Bir ileri iki geri ile zamanı tutmaya uyutmaya çabalıyoruz desek........

© Önce Vatan