Banka hesaplarına haciz... Mahkemeden itibar kararı |
Vergi hukukunda devlet alacaklarının imtiyazlı olduğu hususu tartışmasız kabul edilen bir gerçekliktir. Bunun hukuki karşılığı ise İcra ve İflas Kanunu’ndan ayrı ve özel bir tahsil rejimi öngören 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK)’dur.
Ancak sistem yalnızca devlet alacağını korumak üzere inşa edilmemiştir. Mükellef de vergi sisteminin asli unsurudur; bu sistemin nesnesi değil, öznesidir ve bu kaynağın sürekli, sürdürülebilir ve canlı kalması esastır.
Nitekim kanun koyucu, idareye haciz yetkisi tanırken aynı zamanda bu yetkinin sınırını da açıkça çizmiştir: “Tahsil dairesi, alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir” (AATUHK m.62)
İzmir 2. Vergi Mahkemesi’nin yakın tarihli yürütmenin durdurulmasına dair kararı, bu hükme hukuki, iktisadi ve sosyal bir içerik kazandırmıştır.
YÜRÜTMENİN DURDURULMASININ ÖNEMİ
Vergi tarhiyatına karşı açılan davalar, tahsilat işlemini kendiliğinden durdurur. Buna karşılık, ödeme emrine karşı açılan davalar tahsilatı durdurmaz. Aynı şekilde, haciz işlemlerine karşı açılan davalar da tahsil sürecini kendiliğinden durdurucu etki doğurmaz.
Bu noktaya gelinmiş bir dosyada mükellefin önünde kalan tek hukuki imkan, yürütmenin durdurulması talebidir. Aksi halde tahsilat işlemleri, yargılama süreci devam ederken dahi tüm ağırlığıyla işlemeye devam eder.
YÜRÜTMENİN DURDURULMASI NADİREN KABUL EDİLİR
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27’nci maddesi uyarınca yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için iki şartın birlikte gerçekleşmesi zorunludur:
1. İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması,
2. İşlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların........