Ekranda günlük dizilerin içinde “siyasi slogan” duymayalı epey oldu. Kızıl Goncalar da “Tarikatlar kapansın” ve de “Laik Türkiye” son bölümde yer alan sloganlar... Cemaatlerle ilgili zaman zaman haberler okuyoruz. Hatta ekranda yorum yapan ve görüşleri “laik kesimin” bir kısmı tarafından muteber görülen bir isim bile var. Girilmesi zor bir köyleri bile var mesela. Odatv’de yazdı, bir tarikat kendi içinde birbirine girmiş. “Asıl ben yöneteceğim” diye demeci vardı. Ne olursa olsun, kendi içine kapalı ve dışarıya pek sızma sevmeyen yapılar böyle reyting meydanında boy gösterince… Bazı sahnelerinden rahatsız olduklarını tahmin ediyorum. Mesela, el kesme sahnesi vardı Naim’in… “Milletin gözünde bizi kötü gösteriyorlar”a çarpıcı örnek.
RTÜK “ÇOK ŞİKAYET VAR” DİYOR
Aslında bundan RTÜK’ün “iktidar üyeleri” rahatsız oldu. Nitekim geçtiğimiz sezon, üst seviyeden ceza verdiler dizide geçen diyaloglarda, “İslam'a ve Müslümanlara yakışmayacak sıfatların dindar görünümlü karakterler için kullanıldığı” ve bazı sahnelerde “dini hassasiyetlere sahip toplum kesimlerinin aşağılandığı” gerekçesiyle… Şimdi yeni neden 31 bin şikayetin gelmesi…
HER İKİ TARAFI İDARE ETMEYE ÇALIŞIYOR
Son bölümde Abdürrahim Vahit Efendi’nin hal ve tavırları, “Tarikatı kötü gösteriyor” olarak içten içe yine rahatsızlık vermiştir. Halbuki dizi, “Her iki tarafı”da idare etmeye çalışıyor. Cüneyd’i “çağdaş yapıda bir tarikat lideri” kartviziti ile karşımıza çıkarıyor. Anlaşılan Cüneyd de onları kesmiyor. Laik tarafında ise “28 Şubatçı”lar var… Levent ve babası Suavi Bey.
BİR BAŞI AÇIK BİR KAPALI
Son bölümde, Meryem’e duruşmada eşlik eden kadın polislerden biri başı kapalı, diğeri başı açıktı. Yine Meryem hastanede yatarken hemşireler benzer görüntüdeydi. Yani mesaj; “Türkiye’nin yeni hali budur, biz de bunu dizimizde veriyoruz”
MUHAFAZAKÂR ENTELİJANSİYA NASIL BAKIYOR
“Nihayet” dergisi muhafazakâr kesimin kültür sanat dergisi. “Popüler kültüre muhafazakâr bakış nasıl?” sorusunun dosyaları oluyor. Ağustos sayısını “Dindar – Seküler İlişkisi Ekseninde Yeni Türk Dizileri” başlığı ile geniş bir dosyaya ayırmış. Notlar aldım:
Dosyada yer alan isimlerden biri Mehmet Emin Balcı. Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi. Yeşilçam’dan günümüze sinema ve diziler üzerine geniş bir söyleşide “Yeşilçam'ı Kemalist öğreti ile yetişen filmci neslin bir ideolojisi olarak görebiliriz” diyerek, çerçeveyi çiziyor. “İslam motifleri de farklı bir düşünce tarzı veya aykırı bir alt kültür değil de savunulmaya çalışılan Cumhuriyetçi ideolojinin bir teyit edicisi olarak kullanıldığında ekranda yer buldu” diyor. Balcı’nın dizilerdeki değişimin nereden geldiği ile ilgili yorumu ise şu şekilde;
“2000’li yıllarda popüler kültürde özellikle televizyon ve sinemada yaşanan dönüşümü dizi filmleri üreten insanların o zamana kadar ekranlarda görmediğimiz yerlerden yani, sokaktan geliyor olması ile ilişkili”
DİZİLERİN GALATASARAY LİSESİ İLE İLGİSİ NE
Cumhuriyetçi ideoloji içinde yer alan sinema ve dizi yapım dünyası sokaktan gelmiyordu. Nereden geliyor? Balcı okulun ismini de veriyor;
“Çoğunluğu İstanbul doğumlu, Mekteb-i Sultani mezunuydu. Sanata gönül vermiş, bir kent soyluluğunu paylaşıyorlardı”. 'Kızıl Goncalar'ı, 'Ömer’i, ya da ‘Kızılcık Şerbeti’ni daha önceki tekrarlarından ayıran, o gerçekliğin farklı temsil edilme biçimlerine daha yakın olması”
SESSİZ KİTLEYİ ETKİLEDİ
Balcı’ya göre, yapımları üreten (Kızıl Goncalar ve Kızılcık Şerbeti) bu işlere sıcak bakmasa da “Sessiz kitle“ (yani muhafazakar kesim) kendisinden bir şeyler bulduğu için bu örnekler öncülük yapmış oluyor. Sözü edilen diziler, Balcı’ya göre, “Bir zamanlar marjinalde olan, karanlıkta kalan kişilere odak tutulmasını ve onların merkeze gelmesini” sağladı.
Balcı, hem “Kızılcık Şerbeti”nin hem de “Kızıl Goncalar”ın ortak noktasının her iki mahallenin kutuplarında yer alan........