menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ABD politikasını değiştirdi: Büyük Ortadoğu Projesi devre dışı, İhvan terörist sayılma yolunda

28 10
30.11.2025

ABD’nin önce Sovyet blokuna, daha sonra da Ortadoğu’daki milliyetçi hükümetlere karşı siyasal İslamcılığı bir müttefik olarak gördüğü iyi bilinen bir gerçek. En az 50 yıldır devam eden bu çizgi şimdi değişiyor. Trump’ın gelişiyle Batı’da başlayan genel değişim dalgasının bir parçasının da doğal olarak İslam dünyasıyla ilgili olduğu görülmekte.

ABD, “medeniyetler uzlaşması”, dinler arası diyalog, siyasal İslamcılığı kendi hedefleri doğrultusunda kullanma politikalarına neden son veriyor? Bu soruyu sordurtan olay geçen hafta yaşandı. ABD Başkanı Trump, Türk kamuoyunda “İhvan” olarak bilinen Muslim Brotherhood adlı küresel yapının terör örgütü sayılması için hukuksal süreci başlattı.

TRUMP’TAN BOMBA AÇIKLAMALAR

İhvan, dünyada siyasal İslamcılık akımının ana kaynağıdır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde legal planda faaliyet gösteren İslamcı partiler, dernekler ve kurumlarla illegal örgütlerin, El Kaide, IŞİD gibi terörist ve cihatçı yapılanmaların tümü İhvan’dan doğmuştur, onun türevleridir.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır gibi kimi Arap ülkeleri İhvan’ı çoktandır terör örgütü saymaktaydılar. Bu ülkelerin terörle mücadelelerine destek veren ABD ise İhvan hakkında tereddütlüydü. Siyasal İslam’ın bir şekilde işine yarayacağını düşünüyor, onunla bağlarını tam olarak koparmak istemiyordu. Şimdi bu çizgi değişmiş görünüyor.

Öte yandan ABD’nin sadece siyasal İslam’ın örgütlerine yönelik olarak değil göçmenlerle ilgili politikasında da kesin ve net bir viraj göze çarpıyor. O kadar ki Donald Trump “tersine göç” sürecini başlatmış durumda. Trump’ın Şükran Günü dolayısıyla ABD halkına seslendiği konuşmasında Afganlar, Somalili göçmenler ve “başörtülü İlhan Omar” hakkındaki sözleri göçmenlerin artık Amerikan kültürel değerleri açısından ele alınacağını ve bunlara uymayanların ülkeye kabul edilmeyeceğini gösteriyor.

(Somalili ABD Demokrat vekili İlhan Omar)

Esasen Trump “üçüncü dünya” olarak adlandırdığı ülkelerden göçü yasaklamakla kalmıyor, ABD’de “Yeşil Kart” sahibi olanların dosyalarını da yeniden incelemeye alıyor. Bu arada federal yönetimin kararlarını beklemeyen Teksas eyaletinin Cumhuriyetçi Valisi Abbott kendi bölgesindeki İslam Konseyi’ni ve İhvan yapılanmalarını yasadışı ilan etti ve Hamas iltisaklı bir örgüte bağış yaptığı ortaya çıkan İslami lider Mervan Maruf’u deport etti. Maruf, ABD ’de 30 yıldır Yeşil Kart sahibi olan biriydi. Bu gelişme durumun ciddiyeti hakkında yeterince bilgi edinmemizi sağlıyor. Bilindiği gibi Teksas Türkiye İslamcılığı için de önemli bir üstür.

Öte yandan sızdırılan bir ABD Dışişleri Bakanlığı telgrafında, Bakan Marco Rubio'nun Avrupa, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'daki ABD diplomatlarına, ev sahibi hükümetlere göçü kısıtlamaları için baskı yapmaları talimatını verdiği görülüyor. Diplomatlara, göçmenlerle bağlantılı olduğu iddia edilen suçları vurgulamaları, hükümetlerin göçmenlere "çok destekleyici" göründükleri takdirde bunu rapor etmeleri ve "ulusal egemenliği savunan" politikaları desteklemeleri söyleniyor. (Kaynak: New York Times)

BOP, KÜRESELCİLİĞİN PARÇASIYDI

Yeni ABD politikasının çoğu Müslüman ülkelerden gelen göçmenleri Batı için bir beka sorunu gördüğü anlaşılmakta. Trump, Şükran Günü konuşmasında Batı uygarlığını korumaktan boşuna söz etmedi. Görüyoruz ki geçmişte göklere çıkarılan dinler arası işbirliğinin yerini giderek çatışma almakta. Zaten daha 2016 yılında, Trump henüz Cumhuriyetçi Parti’den aday olmaya çalışırken Müslümanlar için defalarca “bizden nefret ediyorlar” demişti. Rakipleri Trump’ın bu sözlerini ona oy kaybettirmek için kullanmak istediler, ama Trump’ın bu cümlesi onu iktidara getiren sloganlardan biri oldu.

İlk paragrafta ifade ettiğim fikre yeniden dönecek olursam ABD’nin İslamcılığa karşı değişen politikası Trump’ın MAGA (Amerika’yı yeniden harika yap) ve “Önce Amerika” ilkelerinin bir devamıdır. Silikon Vadisi sözcülerinden Peter Thiel’ın söylediği gibi kapitalizm 70’li yıllardan itibaren bir duraklama devrine girmiş, “dikey” gelişme, inovasyon, bilimsel ve teknik atılım yerine sermayeyi dünyaya yaymayı tercih etmişti. Bu da küreselciliği ve küresel hükümet kurma........

© OdaTV