17’inci yüzyılın analizi günümüzü anlatıyor: Herkesin herkese karşı savaşı

Kimilerinin “artık çok kutuplu hale geldi” diye sevindikleri bugünkü dünya sisteminde savaşlar bir başladılar mı bitmiyorlar. Tüm kıtalarda yeni savaşlar bekleniyor. Çok kutupluluk barışa götürmüyor tam tersine kendini çok taraflı çatışmalar şeklinde gösteriyor.

SAVAŞLAR, İÇ SAVAŞLAR, İSYANLAR

Dünyamıza şu anda herkesin ilgisinin üzerinde toplandığı Ukrayna ve Gazze savaşlarının yanında Suriye’de, Libya’da, Sudan’da, Yemen’de yüzbinlerin öldüğü iç savaşlar hâlâ bitmiş değiller.

Afrika’nın terör kuşağı denilen “Sahel” bölgesi ve uzantısında yani Moritanya, Senegal, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad, Somali, Eritre ve Etiyopya’dan oluşan 10 ülkede ölenlerin sayısı dahi bilinemiyor.

Asya’da Birmanya kanlı bir etnik savaş içinde, Pakistan, İran ve Afganistan ise bu tür bir patlamanın adeta eşiğinde. Terör, düşük yoğunluklu bir savaş olarak hemen her yerde sürerken ölü sayısı ve verdiği hasar bakımından tüm çatışmalardan daha ciddi olan Latin Amerika’daki narko mafyayı da unutmamak gerekir. Ayrıca çağımızın jeopolitik fay hattı olarak görülen Çin-ABD gerilimi giderek artarken Amerikalı ünlü gazeteci Ian Bremmer’in 2024’de dünyadaki en büyük risk olarak ABD’nin iç çatışmasını gördüğünü de anımsatayım. ABD kamuoyu ortadan tam olarak bölünmüş durumda ve taraflar birbirlerinden nefret ediyorlar.

FİLOZOF HOBBES’UN KAPİTALİZM MODELİ

Thomas Hobbes “herkesin herkesle savaşı” derken 17’incü yüzyılda İngiltere’de filizlenmeye başlayan kapitalist sistem modelini anlatıyordu. Hobbes’un teorisinde tanımlanan bireyler doğal halde birbirleriyle savaşırlar ve hayatta kalabilmeyi garanti altına alma karşılığında ellerindeki gücü ve iktidarı devlete terk ederler, kendileri böylece ekonomik faaliyetlerini sürdürürler. Hobbes, insanın insanla savaşından söz ederken doğuştan iyi ya da kötü olmayı anlatmıyor, sadece insanlardaki öldürülme korkusunu ve bu korku nedeniyle doğan güvenlik arayışını dile getiriyor.

Hobbes, doğal hallerinde yaşayanların güçlü olmaları durumunda bile bu korkuyu hissettiklerini, çünkü zayıf olanların güçlüleri öldürmek için her zaman ittifak yapabileceklerini anlatır. Günümüzün mafya jargonuyla anlatırsak “sen ne kadar güçlü olursa olsun, biri gelip çakabilir”. O nedenle bireyler kendi güvenliklerini ve yaşam haklarını kendileri aramak yerine toplu olarak ellerindeki güçlerini devlete devrediyorlar ve onun çıkardığı yasalara göre davranmayı kabul ediyorlar. Hobbes’un modeli bu. Elbette bu modelin gerçeğe ne kadar uyduğu pratik araştırmalarla gösterilemez, çünkü bu bir model ve sonuçta bu model 350 yıldır kabul edilmiş ve uygulanır durumda.

Kapitalizm sınırsız zenginlikler yaratan bir sistem olduğundan ekonomi büyüdükçe, o zenginliklere sahip olanların güçleri de artar. Ancak o güç Hobbes’un kapitalist toplumunda devlete devredildiğinden devlet de sınırsız olarak güçlenir. Kapitalizmde devlet bir ejderhadır. Hobbes, Eski Ahit’te adı geçen efsanevi ve korku verici bir yaratık olan Leviathan’ın adını verdiği ünlü kitabında kendisinden sonra gelecek yüzyıllarda yaşanacakları adeta özetler.

MARX, ARENDT VE HOBBES

Türkiye’de çok fazla üzerinde durulduğunu........

© OdaTV