Amerikancıların Türk milliyetçiliği de işte böyle bir şey. Gerçi önceki yaklaşımlardan daha gelişkin bir yaklaşım. Ancak doğrusu nedir, pek kimse de araştırmamıştır. Akademimiz de böyle şeylerle ilgilenmez. Konuya bilimsel yaklaşım yine 12 Eylül’ün gadrine uğramışlardan geliyor.
Geçen hafta Arif Cengiz Erman’ın Hint toplumları üstüne bir kitabını ele almıştım, şimdi de “İran Tarihinin Gerçeği” kitabına odaklanalım.
Erman’a göre Pers İmparatorluğu ve Persler anlatısı tamamen bir Batı masalıdır. Bu adda bir devlet veya kavim olmamıştır. Bilinen ilk büyük “Pers” uygarlığı Elamlılarındır. Elamlılar Ön-Türk, Turani bir kavimdi. “Pers” olarak kabul edilen başka bir büyük kavim “Partlar” da Turaniydi.
10. yüzyıla kadar İran ve çevresindeki topraklarda konuşulan baskın dil Ön-Türkçe, Türkçeydi. Arap hakimiyetinin kesinleşmesinden sonra Arapçayla Türkçenin karışımı yeni bir dil doğdu: Bugünkü Farsça oluşmaya başladı.
Daha sonraki yüzyıllarda da bölgenin Türk boyları, melezleşmiş başka boylar ve Arap karışımıyla başka etnik gruplar ve diller oluştu. Talışlar, Soranlar, Kurmanclar, Zazalar, Tacikler… Kabaca bunların hepsi için Türk Arap melezliği diyebiliriz.
Erman’a göre yakın yüzyıllara kadar “Kürt” diye bir şey de yoktu. Bu sözcük göçebe anlamına gelen Türklerin uydurduğu “ekrad” sözcüğünün değiştirilmiş halidir, genellikle Türkmen göçerler için kullanılır. Yukarda sözünü ettiğimiz ve Farisi diller olarak geçen diller de birbirinden hayli farklıdır ve hepsi Türkçeye de benzer.
16. yüzyıl Osmanlı kayıtlarında Türkmen olarak geçen 50’den fazla aşiret bugün “Kürtleşmiştir” ya da Kürt sayılmaktadır. Bunda Sünni olmayan Türkleri kırıma uğratan Osmanlı baskısının rolü büyüktür. Bu topluluklar mecburen ayrışmış ve ayrıştırılmıştır.
Kitapta ayrıntıları........