Çöküşe Rıza (8)
fitre meselesi
Sıklıkla yaptığımız gibi önce sözlüğe başvuralım; fitre sözcüğünün sözlükteki tanımı şöyle: Asli ve zorunlu gereksinimleri dışında 80,18 gram altın veya bu değerde mala sahip olan Müslüman’ın zekâttan ayrı olarak ibadet niyetiyle ramazan bayramından önce fakirlere vermesi vacip olan sadaka; fıtır sadakası… Buradaki anahtar kelime fıtır/fıtr; anlamı ise “oruç açma” ya da “oruç açan kimse”. Özetle fitre denen “şeyi” alan kişinin ancak oruç açmasına yarayacak bir miktar gibi de düşünülmelidir.
Veren ve alan analizinde ülkenin haline tümüyle uygun bir durumla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Asıl sorun sadaka almaktan gocunmayan, sadakaya teşne on milyonlarca “insanın” varlığı ki bu “hal” onların kültürel genetik kodlamasında yani iktidar sahiplerinin sıkça kullandığı bir sözcükle fıtratında var. Benziyor gibi görünmekle birlikte –ki değil- fıtrat kelimesinin anlamı ise “yaratılıştan gelen ruh ve vücut niteliği”… On milyonlarca insanın “şükür” dediği –“lüks” semtlerde yapılan bir iki sokak röportajından tepki/isyan/devrim beklentisine giren saftirik tv kanallarına bakmayın siz- bayram ikramiyesinden söz ediyorum, fitredir bu; oradaki altının değerini onlarca milyonla çarpın… Kleptokrasinin servetinin bu çarpımdan elde ettiğimiz değerin bunun milyonlarca üstünde olduğunu göreceksiniz. Gelir adaletsizliğine boyun eğenler servet sahibine taparak serveti meşrulaştırmakta.
Bayram ikramiyesi… Bayramdan önce verileceği için –güruhun oruç açmasına yarar- fitre denilmesinde ya da fıtr sadakası denilmesinde bir sakınca yok. 3000 TL -bugün itibarıyla 90 dolar- ile gerçek peynir almaya kalksan 6 kilo peynir alabilirsin. Ülke gerçek olmayan ürünleri gerçeği imiş gibi yiyerek “mutlu” olan on milyonlarca insandan oluşuyor ki bu da onların fıtratında olan “bir şey”. Ve bu on milyonlarcası kilosu 2500 TL olan peynirle beslendiğini itiraf eden sermaye memurunun peşinden esrik bir coşku ile koşup onu bir metropolün başına getirecek. Emin olun öyle olacak. Emin olun fitre bu insanların önünde daha da eğilmesi için fazlasıyla yeterli bir miktar. Diğer taraftan “bu parayı oligarklara verseydik keşke” diye de düşünüyorlardır mutlaka; her koşulda kazanacaklarını biliyorlar. Bu da “işin” fıtratında var!
yüzüncü yıldan manzaralar 9
Hukuk, yargı/adalet gibi kavramların tümüyle hiçlendiği, keyfiyet kazandığı ya da “kimi ülkelerde” olduğu gibi otoritenin, kayıtsız şartsız biat edilenin, sadakası beklenenin iki dudağı arasında biçimlendiği konusunda hemfikiriz değil mi?
Sonuç itibarıyla görünen o ki eğer zenginsen/paran varsa ya da arkan güçlü ise çok ağır suçların bile, mesela cinayet. –kendi hukuk sistemi içinde- cezasız kalabileceğini, katillerin dolaylı ve hatta dolaysız yollardan serbest kalabileceğini ve hatta “halk” tarafından kahraman ilan edilebileceğini itirazsız öğrenmiş durumdayız.
seçime doğru
Burada birkaç cümlede naçizane seçim tahminimi paylaşmak isterim; tek parti dönemi de dâhil olmak üzere tarihinin “en sağdaki” haline saplanıp kalmış ve buradan daha da sağa gitmekte açık bir şekilde ısrarcı olan sosyal demokrat parti bırakın kazanmayı, kaybedecektir. İstanbul; yüksek olasılıkla… Ankara sanıldığı gibi değil… hatta birçok “kale” bile –ve hatta ilçeleriyle beraber- kaybedilecektir. Nepotizm iktidarsa isen işe yarar; deneyerek öğrenilecek ve ne var ki bu şekilde edinilen bilgi çöküşü durduramayacaktır.
Diğer parti ise; partiden çok amorf ve anlamsız bir yapı görüntüsünde; ne yazık ki pek de kendilerinden olmayan “entelektüel” ancak “yetmez ama oh yeah”çı idare şekli bugünkü çaresiz hale gelmelerine aracılık etmiş ve sonucunda, bugün itibarıyla demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi kavramlar retoriğe dönüştürülüp indirgenebileceği en alt düzeye gelmiştir… Sadece söylemde bile değil… Pragmatizm ilkesizliğe açılan kapı! Kazandırarak kaybedeceklerdir… Son yirmi yılda olup bitenleri anımsadığımızda sadece seçimi değil gelecek yılları da… Yenilen pehlivan güreşe doymaz partisi…
Kimi “sol” partiler ise boşalan yeri telaşla ve tıpkı “onun” yaptığı gibi tabanına –olmayan- güvenerek değil aday devşirerek doldurma telaşında. İdeolojisine güvenerek demedim çünkü ideolojisi yok; “sol” dediysek öyle bir dertleri de yok! Bir birkaç burjuva bebesinin hobi faaliyeti, daha önce yazdığım gibi; ancak bir getirisi olmayınca hobi denilen şeyinde boşa düşeceğini, anlamsızlaşacağını biliyor görüyoruz. İlginç olan bu çakmaStalin halinin hala bir mürit buluyor olması.
yaşlılara saygı(mı) haftası
Her yıl ülkemizde dış temsilciliklerimizde ve belki de yavru vatan tabir edilen kumarhane cennetinde 18-24 Mart tarihleri arası “Yaşlılara Saygı Haftası” olarak kutlanır! Emekliler yılı…
Bu soruya yani “yaşlılara saygı duyuyor musun” ya da “yaşlılara saygı duyulmalı mı” sorusuna hızla yaşlılığa yaklaşan biri olarak vereceğim net yanıt “hayır” şeklindedir. Ve ekler ve sorarım “bu ülkenin yaşlıları saygıyı hak ediyorlar mı?”
Yaşlılığın 65 yaş ile başlatıldığını not edip, çabuk unutmak gibi bir sorunu olan bu ülke insanına önce yakın olanı anımsatalım birçok çalışma/anket önceki seçimlerde yaşlıların/emeklilerin den fazlasının iktidarı desteklediğini ve bu desteğin –fitre halinden aldığı güçle- devam ettiğini gösteriyor.
Biraz eskilere gidelim; şimdi 65 yaşında ve üstünde olanların gençlik-orta yaş günlerine. ile 12 Eylül faşizmine evet diyenler, boyun eğenler bu güruh değil miydi? Birçok kötülüğün altında imzası olan idamcı Demirel’in peşinden “kurtar bizi buba” diye koşanlar, has bir faşist olan Ecevit’i “demokrasi havarisi” ilan edenler bugünün yaşlıları değil mi? Bunca yıldır dinci-ırkçı faşizme biat edenler kim?
Örnek olsun, toplu taşımı 7/24 beleş kullanmayı yegâne sosyal hak olarak gören ve sadece ve sadece buna sıkıca sarılan bir yığıntı… Belediye otobüslerini amaçsızca işgal ederek gerçekten gereksinimi olanların hakkını gasp eden oy deposu… (Seçimlerde oyum bu rezalete son vereceğini söyleyene!)
Başlıca “siyasi katılım” şekli sadakasını eksik etmeyene beş senede bir gidip oy vermek olan yaşlılara saygı mı? Yok, haksızlık etmeyelim bir iki tanesi daha var: örneğin solcu gençlere yönelik saldırgan tavırlara destek vermek, ispiyonculuk; bir diğeri ise terlekarışıkosurukveizmarit kokulu kahvehane köşelerinde benzerleriyle siyasi........
© Nokta Haber Yorum
visit website